Alevi İnanç Felsefesinin Öz Yönetim Modeli

Alevi  İnanç Felsefesinin Öz Yönetim Modeli Olan Rıza Şehrinin Ekonomi Politiğine, Güncel Dönüş Örneği Olarak ; Agroekoloji

Günümüz dünyasının egemen ekonomi politikası olarak hüküm süren Kapitalizmin ,dünyamızda yarattığı toplumsal dengesizlik o denli ciddi sorunlar yaratmıştır ki ,dünya nüfusunun ezici çoğunluğu açlık sınırı altında yaşarken,küçük bir  sınıf ,kaynakların %90 ınına hükmediyor.

Ancak bu aç gözlü ekonomik politika,sadece insanın maduriyetini üretmiyor.Aynı zamanda tüm doğanın dengesini bozan, küresel ısınmaya,ozon tabakasının delinmesine,atom bombası dahil,en acımasız silahları üreten, aç gözlü doyumsuz, İnsan’ın  egosunu tetikleyen,hırsın ve nefsin esiri haline getiriyor. Bu konuda anlatılacak bir yığın olumsuzluk var.Ancak böyle bir yazı da bu mümkün değil.

Tek amacı,kar olan bu üretimin mantığına göre, kar için herşey mübahtır.Sömürü,kaynak israfı,doğanın tahribatı ve geri düzeltilmesi çok zor olan daha nice sonuçlar oluşuyor.

Kuşkusuz insanlık aleminin temel yaşamsal kültüründe böyle vahşi bir hırs ve nefs yoktu.Başlangıçta herşey doğaldı ve doğa dostuydu.Hiç bir varlık kendi yaşam kaynaklarına ihanet etmezdi.Hor kullanmaz veya dengesini bozmazdı.Herşeyde bir ahenk vardı.Deyim yerindeyse,hiç bir varlık yediğini içtiğini kirletmezdi.

Doğanın milyarlar ile sayılı uzun tarihi boyunca bu doğal denge devam etti.Taki binlerle ifade edilen kısa İnsanlık tarihine gelinceye kadar.İnsanlık geliştikçe, yoldan ve doğanın temel denge kurallarının dışına önce ağır ağır,sonra gittikçe daha hızlı kuralları çiğnemeye başladı. Önce diğer canlıları,sonra tabiatı,daha sonrada kendi nesline karşı acımasız bir seyr-i sürece girdi. Bu süreç en vahşi ve kuralsızlığı ile devam ediyor.

Tabii ki, buna karşı doğanın vicdanını korumak için, bir karşı koyuş ve duruş mücadelesi de verilmektedir.Bu temel insanlık mücadelesinde ,doğal dengenin devam etmesinden yana tavır alan felsefelerden biride aleviliktir.

Alevi inanç felsefesinin  temel mantığını  oluşturan,DEVRİYE dediğimiz Çevirim teorosine göre,kainatın varoluş’unu ,kendini yenileyebilen ve bir birine dönüşebilen öz dinamikleri sağlamaktadır. Bu öz dinamiklere dört anasır(element) denmektedir.

Dört anasır,yaşamın temel kaynağı olduğundan, kutsal kabul edilmiştir. Bu dört anasır;Işık/Güneş/ateş/Nur ,Hava, Su ve Toprak olarak ifade edilir.Bu neden ile,bu dört anasır’ kirletilmeden korunmalıdır.Bu ise doğanın kendi kanunları ile kendi dengesini sağlaması anlamına gelir.Dışarıdan bu dengeyi bozma anlamına gelecek şeyler,inanç felsefe dilinde ,yasak anlamına gelen,kürtçe deyimiyle ‘NE ÇEYE’/Hoş görülmeyen, günah olarak ifade edilir.

Örnek olarak; akar suları kirletmek,Ateşe su dökmek,toprak kullanımında,tarlaların çoraklaşmaması için,bir yıl ekilen yeri,bir yıl nadasa bırakmak veya farklı bitkiler ekmek. Ağacı ,ormanı kutsamak anlamında korumak gibi. Alevi Toplumsal yaşamının ekonomisi, tarım ve hayvancılığa dayalı olduğundan, hayvanın ve toprağın korunması ve bakımında azami hak ve hukuk uygulanırdı.

Hayvanların bakımı,beslenmesi,sulanması,barınması gibi temel yaşam ihtiyaçlarında da  ,adeta kendisi için hak saydığı tüm şeyleri, hayvanları içinde düşünürdü. Eziyet anlamına gelecek davranışlar hiç bir hayvana yapılamaz,hatta yabani diyeceğimiz hayvanlar için dahi, avcılık hoş karşılanamaz bir faaliyetti.

Yaklaşık olarak son 50 yıla kadar,alevi topluluklarda ticarete dayalı bir geçim modeli veya faaliyeti yoktu. Temel kaynak tarımsal  ürünlerin ekilip biçilmesi idi. Bu tarım faaliyeti genellikle ancak kendi temel ihtiyaçları oranında idi. Fazlalık var ise,  diğer komşuları ile ürün değiş tokuşu yapılırdı. Yada  fazlalık son yüzyılda  satılarak, gazyağı,tuz,şeker ve giyinmek için basma veya benzeri ,Pazar’da   temin edilen ticari ürünler satın alınırdı.

Aynı şey hayvacılık içinde geçerlidir.Yani toplumun çok büyük ekseriyeti yine kendi temel ihtiyaçları için hayvan yetiştirirdi. Fazlası ise, diğer ihtiyaçları için satılırdı.Bu anlayıştan hareket ile tüm toplumsal yaşam kuralları oluşturulmuştur.

Bu yaşam kuralları Rıza Şehri hikayesinde anlatılmaktadır.Rıza Şehri hikayesinde Bu Şehrin yaşam tarzına uyum sağlayamayan,sınıf toplumuna ait bir dünyalının ilişkisi ve yaşanan serüveni anlatılır.

Yani Alevi felsefesinde ,üretimin temel amacı, ihtiyaçlarını  gidermekti. Ticari, artı değer veya kar amaçlı bir üretim felsefesi yoktu. Toplumun üretim felsefesi, İMKANI KADAR ÜRETİM, İHTİYACI KADAR TÜKETİM ilkesine dayanmakta idi.

Günümüzde bu üretim biçimine, sürdürülebilinir veya organik/ doğal üretim ekonomisi denmektedir.Günümüzde bu konuda ,yeniden yazan ,araştıran ve uygulama modelleri geliştiren doğa dostu faaliyetlerin arayışı çoğalmaktadır.

Alevi İnancındaki  Rıza Toplumunun ekonomi politiğine ,günümüzde Agroekoloji denmektedir.Şimdi  bu alternatif ekonomi modeline bir göz atalım.

İnsanlık yeniden bir Doğa dostu,Rıza Toplumsallığı  yaratabilir mi , bilemem.Ama bu ihtiyaç her geçen gün çoğalarak devam edecektir.

Bu onuda  Özgür Politika gazetesinin, 20 Mayıs 2016  tarihli, sayısında,Ercan Ayboğa’nın  bir araştırma- inceleme yazısından bir bölümü buradan aktarmak istiyorum.

Toplumsal dönüşüm için bir alternatif model: Agroekoloji

’Agroekoloji tarımsal üretime dayalı topluluk ekonomileri ve gıda bağımsızlığı üzerine odaklanmış, alternatif ve toplumsal bütünlüğe vurgu yapan bir sistem anlayışıdır. Sürdürülebilir, yerel bilgiye ve üretime dayalı, doğal tarım teknikleri ve deneyimleri üzerine yoğunlaşır. Ancak teknik bilgi ya da uygulamaya dayalı diğer tarım modelleri/çalışmalarından farkı, kapitalizme ve neoliberalizmin yapısal ekonomik modellerine karşı antikapitalist, insanın ve doğanın sermayeden bağımsızlaşmasını, küçük aile çiftçiliğine dayalı modeli ve kadın katılımını esas alan bir model önermesidir. Bu bağlamda “çevre koruma” ya da yalnızca “doğal/organik tarım” gibi teknik iyileşme ya da iyileştirme perspektifinin çok ötesine geçmektedir. Sosyal adalet, yerel kültürlere saygı, ekonomik bağımsızlık ve toplumun ya da toplulukların kendi üretim biçimleri ve yaşamları üzerindeki otonomilerini de kapsar.

Aile ölçeğinde üretim toprak ve üretimle kurulan ilişkinin boyutları yani yakınlığı dolayısıyla biyo-çeşitliliğin, toprağın korunması ve kendisi için üretim yapan aile fertlerinin ya da bireylerin sağlıklı beslenmesi ve yerel ekonomilerin canlanması anlamına gelir.

Mono kültür yani tek tip ve endüstriyel tarım modeline alternatif bir modeldir. Gıda bağımsızlığı yani marketten ve sermayeden bağımsız gıda üretimi ve hakkı en öncelikli ilkedir.

Agroekolojik üretim modelinde üretim bir döngü gibi kabul edilir. Ürünler ve üretim araçları da dahil olmak üzere tüm sistem birbirini tüketen değil besleyenler zinciri üzerinden inşa edilir. Yani ineklerden, sebzelerden, ağaçlardan, rüzgara tüm sistem dışardan müdahalelere gerek duymadan birbirini besleyebilmekte ve agroekolojik model deneyimleriyle milyonlarca insanı besleyecek düzeyde ürün ve hatta sürdürülebilir üretim koşullarını sağlamaktadır.

Son yıllarda kongrelerinde alınan kararlarla agroekoloji, La Via Campesina ve Topraksızlar gibi büyük tarım örgütleri ve alternatif yaşam inşa eden hareketlerin ideolojik ve politik hattı olarak ortaya çıkmaya ve bir mücadele alanı olarak kurulmaya başladı.

Önce üretim için somut koşulları hazırlayan ve bunun için hiçbir kredi, uzman, destek vs. gibi kapitalist müdahaleye ihtiyaç duymayan küçük ölçekli çiftçi toplulukları ya da aileler daha sonra üretim güçlerini, araçlarını da birleştirerek, kooperatifleşmeye gitmesi bu modelin inşası ve değişime doğru atılan diğer bir adım.

Ve toprağa dönüşle ile yeniden başlayan ilişkilenme, toprak üzerinden diğer canlı türleri ve yaşamsal kaynaklar, ürünün kendisiyle kurulan ilişki, kooperatifler aracılığıyla yeniden inşa edilen üretim ilişkileri ve toplumsallaşma biçimi yeni bir iletişim biçimi, sosyal ağlar anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Marx’ın kapitalist üretim süreçlerinin bir sonucu olarak ortaya koyduğu “yabancılaşma” sorununa bir çözüm olarak agroekoloji; ekonomik ve toplumsal anlamda bir tedavi, iyileşme sürecidir.

Kolektivite ve politik teknik formasyon omuz omuza birlikte ilerlemek zorundadır. Bunun nedeni topluluktan yani yerelden alınan bilginin yeniden oraya, geriye dönebilmesinin gerekliliğidir. Agroekoloji topluluğa dahil olma, kolektivite ve politik formasyon perspektifi, biyo-çeşitliliği, kültürel çeşitliliği yani toplumsalın çokluğunu ve yerelliğini koruma ve tersine döndürme politikasıyla organik tarım ya da permakültür gibi tarım metotlarından ayrılır. Global pazar halihazırda organik tarım ürünleri, sağlıklı yaşam ve bunların piyasaya dönüştürülmüş halini ele geçirmiş durumdadır. Dolayısıyla ele aldığımız yeni alternatif yaşam modellerinin toplumsal ilişkiler ve üretim süreçlerine dair ilişkilerin kökten değişimine dair bir projeksiyonu söz konusu değilse, kapitalizme alternatif bir inşa da mümkün değildir.’’

Alevi inancının,insanlığın doğal kök kültüründen damıtıp, toplumsal yaşamdan inanca aktardığı ve adına RIZA TOPLUMU dediği sistemin çok geniş yazılmaya ihtiyaç vardır. Başta aleviler olmak üzere , çağdaş insanlığın  bu sistemi keşfetmesi için ,çok daha fazla çaba ve mücadele etmek gerektiği açıktır.

Ali Köylüce /  19.3.2017

 

 

EN SON EKLENENLER