Anayasa Mahkemesi, Ethem Sarısülük’ü öldüren polise verilen cezayı “adaletli” buldu

Anayasa Mahkemesi, Gezi Parkı eylemleri sırasında Ankara’da Ethem Sarısülük’ü silahla vurarak öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz’a 15 bin 200 TL adli para cezası verilmesi ve davanın 5 yıl sürmesinde hak ihlali görmedi. Karara, AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın arasında bulunduğu 6 üye muhalefet etti. Arslan, davanın Ankara’dan Aksaray’a nakledilmesi ve sonucunda para cezası verilmesinin “davaya müdahale edildiği izlenimi verdiğini, mahkemenin tarafsızlığı konusunda tereddütler oluştuğunu” kaydetti. Diğer muhalif üyeler de cezanın caydırıcılıktan uzak olduğunu ifade etti.

Türkiye genelinde düzenlenen “Gezi Parkı eylemleri” olarak bilinen hükümet karşıtı protestoların Ankara ayağına katılan Ethem Sarısülük, 1 Haziran 2013 tarihinde polis memuru Ahmet Şahbaz tarafından silahla vuruldu. Olayın faili Ahmet Şahbaz, Sarısülük’ün 14 Haziran’da hayatını kaybetmesinin ardından ancak gözaltına alınabildi. Nöbetçi mahkeme, “meşru müdafaa” diyerek Şahbaz’ı tahliye etti.

Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, hakkında dava açılan Şahbaz’ı ilk duruşmada tutukladı. Ankara’daki yargılamalarda bir dizi skandal yaşandı. Mahkeme hâkimlerinin birinin duruşma sırasında uyuduğu görüldü. Sanık Şahbaz, ilk duruşmaya peruk, takma bıyık ve gözlük takarak “kılık değiştirmiş” şekilde geldi. Duruşma salonu, sanığın polis arkadaşlarıyla doldurulmak istendi.  Mahkeme, yargılama sonucunda “olası kastla öldürme” suçundan 7 yıl 9 ay hapis cezası verdi.

Ceza bozuldu, dava taşındı

Ancak karar Yargıtay tarafından bozuldu. Bu kararın ardından dosya güvenlik gerekçesiyle Aksaray’a taşındı. Nakil kararı, adli tatilde Ankara’daki oluşuturulan nöbetçi bir heyet tarafından verildi. Bu mahkeme, aynı zamanda 14 aydır aydır tutuklu olan Şahbaz’ı tahliye etti. Aksaray’daki duruşmaya gelmeyen sanık polis davaya SEGBİS aracılığıyla bağlandı. Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi ise tahliye ettiği sanık polisi 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Karar, 10 bin 100 TL adli para cezasına çevrildi. Bu ceza Yargıtay tarafından az bulunarak bozuldu.

Davayı yeniden görüşen mahkeme, sanık polise meşru müdafaada sınırın taksirle aşılması suretiyle öldürme suçundan önce 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Bu ceza 10 bin 100 TL adli para cezasına çevrildi.

Ethem Sarısülük’ün ailesi adına avukat Kazım Bayraktar, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunarak yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasında bulundu.

AYM, Ethem Sarısülük davasında hak ihlali görmedi

Başvuruyu 15 Aralık 2021’de görüşen Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının usül boyutunun ihlal edilmediğine karar verdi. Karara, AYM Başkanı Zühtü Arslan, Başkan Vekili Hasan Tahsin Gökcan, üyeler Engin Yıldırım, Emin Kuz, Yusuf Şevki Hakyemez ve Celal Mümtaz Akıncı muhalefet etti.

Çoğunluk kararınının gerekçesi, bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararda, 5 yıl 9 ay süren yargılamanın “duruşmada bir takım güvenlik sorunları yaşandığı” gerekçesiyle makul olduğu iddia edildi. Olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütüldüğü savunulan kararda, polis memurunun hedef gözeterek ateş etmediği yönündeki yerel mahkemenin kararından ayrılmayı gerektirecek bir husus tespit edilemediği savunuldu.

Kararda, Ahmet Şahbaz’ın dâhil olduğu polis grubunun bulunduğu yerde sıkışarak geri çekilmekte zorlandığı belirtilerek, polisin kırk kişilik gösterici grubunun sürekli taş atışına maruz kaldığı sırada silahının namlusunu yere doğrultmak suretiyle silahına mermi sürdüğü ve havaya yaptığı üç atışın toplamda 1 saniye kadar sürdüğü anlatıldı.

Gerekçe: “Adli para cezası oranlı”

Sanığın her üç atış sırasında da silahını baş bölgesinden yukarıda tuttuğu, atışlar öncesinde ve sırasında Şahbaz’In yoğun taş atışına maruz kaldığı ifade edilen kararda, şu değerlendirme yapıldı:

“Üzerinde herhangi bir koruyucu kıyafet veya kalkanı olmadığı, kaçmak amacıyla geriye ve yana zıpladığı, bu sırada silah tutan elinin bilek kısmından titrediği, gösterilerin boyutu ve saldırıların yoğunluğu, olay anının öncesinde gösterilere müdahale eden polislerin yaşadıkları bir bütün olarak gözetildiğinde -olayın kendine özgü şartlarında- Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’nce tayin edilen suç vasfının ve bu vasıflandırmaya bağlı olarak verilen mahkûmiyet kararının elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olmadığının ve 14 ay süreyle tutuklu yargılanan sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının meydana gelen netice ile orantılı olmadığının değerlendirilmesi mümkün değildir.”

Gerekçeli kararında, “somut başvuruda adli makamların olayın gerçekleşme şartları, suç vasfının tayini ile hükmedilen netice cezanın türü ve miktarı konusundaki takdirine saygı gösterilmesi gerektiği” savunuldu. 

Zühtü Arslan’tan sert muhalefet: Davaya müdahale edildi

Karara muhalefet eden AYM Başkanı Zühtü Arslan, karşı oy yazısında davanın Ankara’dan Aksaray’a nakledilmesini şu ifadelerle eleştirdi:

“Ankara’da yaşanan bu olumsuzluklara rağmen sonuçlandırılan yargılamanın, Yargıtay’ın bozma kararından sonra Aksaray’a nakledilmesinin ikna edici gerekçelerinin olduğu söylenemez. Olayların oldukça sıcak olduğu bir dönemde bile gerekli tedbirlerin alınması suretiyle Ankara’da görülebilen davanın, aynı yerde ve mahkemede görülmeye devam edilmesinin kamu güvenliğini ne yönde tehdit edeceği gösterilebilmiş değildir. Diğer yandan sanığın can güvenliğini sağlama şeklindeki amacın da Aksaray’a nakledilen yargılamada sanığın SEGBİS üzerinden duruşmalara katıldığı gözetildiğinde, makul bir gerekçe olarak kabul edilmesi zordur.”

“Mahkeme tarafsız değil”

Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanığa adli para cezası verdiğini anımsatan Arslan, “Nakil kararının objektif gereklilikten ziyade sanık lehine karar verilmesini sağlamaya dönük bir karar olarak alındığı izlenimini doğurmaya elverişli olduğu söylenebilir. Buna nakle ilişkin kararın adli tatil esnasında nöbetçi heyetçe alınması da eklendiğinde yargılamaya müdahale edildiği izleniminin oluşması kaçınılmazdır. Anayasa Mahkemesinin önündeki başvuruya konu somut olayda da bozmadan sonra yargılama yerinin değiştirilmesi ve buna ilişkin ikna edici gerekçelerin ortaya konulamaması bir bütün olarak mahkemenin tarafsızlığı konusunda tereddütlere neden olmuştur. Bu da yürütülen soruşturma/kovuşturmanın etkili olarak kabul edilmesini engellemiştir” dedi.

Arslan, yaşam hakkının söz konusu olduğu bir yargılamanın sonunda hükmedilen bir “adli para cezası”nın meydana gelen netice ile orantılı olduğunu söylemenin mümkün olmadığını belirterek, “Zira meydana gelen netice bir kişinin yaşamının sona ermesidir. Bu derece ağır bir sonucun alt sınıra yakın bir adli para cezasıyla tecziyesi cezasızlık durumu ortaya çıkarır” ifadesini kullandı. Arslan, 6 yıla yaklaşan yargılamanın da makul olmadığını kaydetti.

Diğer muhalif üyeler: Ceza caydırıcı değil

Başkan Vekili Hasan Tahsin Gökcan ise sanığa verilen para cezasının en düşük memurun üç aylık maaşı olduğuna dikkati çekerek, “ceza miktarı yaşam hakkının korunması bakımından gerekli olan caydırıcılık kriterini karşılamaktan uzak olduğu”nu kaydetti.

AYM Üyesi Engin Yıldırım da cezanın caydırıcı olmadığını belirterek, “Derece mahkemesinde hükmedilen ve Mahkememiz çoğunluğunca da orantılı olduğu kabul edilen ceza, ölüm gibi vahim bir sonuca yol açan mevcut olayda bir cezasızlık algısı yaratmaktadır. Bilindiği üzere yargının ve adalet sisteminin bağımsız ve tarafsız olması kadar öyle görünmesi ve algılanması da kişilerin ve toplumun hukuk sistemine güven duymasının sağlanması yönünden şarttır. Somut başvurudaki gibi durumlarda sorumlulara etkili ve caydırıcı cezalar verilmemesi yaşamı koruyan anayasal hükümlerin ve yasaların kâğıt üzerinde kaldıkları gibi hiç de haksız sayılmayacak bir izlenimin oluşmasına zemin hazırlayacaktır” dedi.

“Bir şeylerin üstü kapatılmaya çalışılıyor”

“Hem başvurucular bakımından hem de toplumsal vicdan ve kanaat açısından soruşturma ve yargı süreçlerinde bir şeylerin üstünün kapatılmaya çalışıldığı ve birilerinin korunduğu izleniminin verilmemesi ve böyle bir algının oluşmasının önüne geçilmesi hayati bir önem taşımaktadır” diyen Yıldırım, “Maalesef, somut olay bağlamında böyle bir algının ortaya çıkmadığı söylemek mümkün görünmemektedir. Sanığın yargılanması sırasında kamuoyuna yapılan bazı açıklamaların da bu yönde intibaların oluşmasına yol açması muhtemeldir” değerlendirmesini yaptı.

Alican Uludağ

©Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER