Cumhuriyet davası: Bu gülünç suçlamalardan vazgeçin

Cumhuriyet gazetesi davasında avukatların savunması başladı. Avukat Tora Pekin, “Gazetenin yayın çizgisine yargı ne zamandan beri karar verir?” diye sordu. Avukat Ergin Cirmen ise Engizisyon mahkemelerine atıfta bulunarak, “Engizisyon mahkemelerinde karar veren ve suçlayan aynı kişidir. Soruşturma aşamasında savcılık ve hakimlik savcılıkta birleşmişlerdir” dedi.

Cumhuriyet davasında tutuklu ve tutuksuz gazetecilerin savunmalarının tamamlanması üzerine avukatlar savunma yapmaya başladı. Avukatlar adına ilk savunmayı yapan Fikret İlkiz oldu. İlkiz, iddianameyi hazırlayıp imzalamayan, “FETÖ” davası sanığı Savcı Murat İnam hakkında beyanlarını sundu. İlkiz, “Savcı Murat İnam, gazeteciler emniyette gözaltında iken emniyetin üst katında tanıkların ifadesini aldı” dedi. İlkiz, “Savcı Murat İnam hakkında konuşunca heyet olarak siz, rahatsız oluyorsunuz ama biz bu savcıdan müthiş rahatsızız. FETÖ ile ilgili 10 ayrı suçtan müebbetle yargılanan savcı Murat İnam bu dosyaya bakamaz diye her yere şikayet ettik. Kılıçdaroğlu mecliste durumu anlatınca başsavcılık ‘görevden aldık’ dedi. Operasyonu yürüttü ama sadece iddianameye imza atmamış oldu. Başsavcılığın ‘Murat İnam 28 Mart’ta soruşturmadan alındı’ beyanı yalandır.3 Nisan tarihli ‘tutukluluk devam etmeli’ yazısında imzası var. Selam Tevhid dosyasındaki 54 hakim savcıdan 49’u atıldı. Savcı Murat İnam ise hala yerinde duruyor” dedi.

İlkiz, “Bize baştan beri Mehmet Ekinci’yi sordunuz. Mehmet Ekinci’nin 4 nolu sanık olduğu dosyada Murat İnam 28 nolu sanık. Gülen de sanık” dedi.

‘EN UFAK ŞÜPHE VARSA ÇEKİLMESİ GEREKİR’

İlkiz konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “9. Sulh Ceza’da soruşturma savcısını anlattığımız, bize masumiyet karinesini hatırlattı. ‘Onun masumiyet karinesi var da bizim müvekkillerimizin masumiyeti yok mu?’ diye sorduk. İşte o zaman söz verdim, bunu her yerde konuşacağım. Siz bu sözlerinizi her yerde duyacaksınız dedik. Peki masumiyet karinesi üzerine konuşalım. Masumiyet yani suçsuzluk karinesi. Yargılamalar bitene kadar hiç kimse suçlu olarak görülemez. Hakim ve savcıların üzerlerinde en ufak şüphe varsa çekilmesi gerekir. Murat İnam çekilmedi. Kişilerin sıfatlarına göre değişen herhangi bir masumiyet karinesi korunamaz. Hakimler Savcılar Kanunu madde 8’e göre 3 aydan fazla cezalı suçtan soruşturulan savcı olamaz. İnam 10 suçtan müebbetle yargılanıyor. Savcı Murat İnam yüzünden soruşturma boyunca yapılan tüm işlemler geçersiz sayılacak göreceksiniz. Bu yöndeki AİHM kararlarını sunduk.”

AVUKAT PEKİN: YARGI YAYIN ÇİZGİSİNE NE ZAMANDAN BERİ KARAR VERİYOR

İlkiz’in ardından Avukat Tora Pekin savunma yaptı. Pekin, Cumhuriyet’in yayın politikasının değiştiği iddialarına dair, “Yayın politikası suçlaması, Cumhuriyet hakkında bir şey bilmemekten kaynaklıdır. Hayali senaryo ile algı yaratılmak üzere inşa edilmiştir. Savcının bir şikayeti varsa, yayın politikası üzerinden okur temsilcisine ulaşır ve şikayetini iletir. Bizde okur temsilcisini tutukluyorlar. Cumhuriyet gazetesi için Laiklik ilkesinden vazgeçmiş deniliyor. Bu saçmalığa kim inanır” dedi.

Cemil Bayık ile yapılan röportaja ilişkin ise Pekin, “Dönelim savcıların hayallerini süsleyen ‘devletçi, geleneksel, ulusalcı’ Cumhuriyet’e. Evet bu Cumhuriyet gazetesi algısıyla deniyor ki; Cumhuriyet’te PKK röportajının işi ne? Kusura bakmayın bu soru yargının değildir. Gazeteci herkesle konuşur. Bu temel kuralı duymadınız mı sahiden? Ama yasada yeri de olduğu için şunu sorabilirsiniz: ‘Şu, şu, şu cümlelerde terör örgütünün şiddet içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yaptığınızı iddia ediliyor, ne diyorsunuz?’ İmkanınız vardı ama bu soruyu hiçbir arkadaşımıza sormadınız, soramadınız. Savcılar da sormadılar, soramadılar. Çünkü Cumhuriyet gazetesinde bu kapsamda hiçbir haber, yazı bulamazsınız. Cumhuriyet barıştan yanadır, şiddet içeren hiçbir eylemi övmez, övmemiştir. Varsa gösterin, yoksa bu gülünç suçlamadan vazgeçin” dedi.

‘İKTİDARA DOKUNURSA SANIK, CUMHURİYET’E DOKUNURSA SAVCI’

Savcıların gazeteciliği bilmediği gibi, basın kanununu da bilmediğini ileri süren Pekin, “Eğer bilselerdi hakkında dava açma süresi geçmiş ve düşme kararı verilmiş haber için yeniden soruşturma açarlar. Bu iddianame bir köşe yazısı olsaydı, Cumhuriyet gazetesinden kimse buna yanıt verme gereği duymazdı. 9 aydır süren bir dava karşısında bu iddianameyi görmezden gelemeyiz ama. İktidara dokunursa sanık, Cumhuriyete dokunursa savcı. Murat İnam hakkında görüşüm budur” diye konuştu.

Pekin, “Evet, doğru savcının masumiyet karinesi var. Ama bu iddianamede soruşturmayı başlatan savcı İnam ile iddianameyi imzalayan savcı Mehmet Ekinci ve savcı Yasemin Baba suçludur. On bin sayfa çöp. Hiçbir kronoloji yok. Meslek ilkelerini unutmuşlar ve dosya diye önümüzde koymuşlar” dedi.

‘YAYIN ÇİZGİSİ YARGIYI İLGİLENDİRMEZ’

Pekin, “Gazetelerin yayın çizgisi yargıyı ilgilendirmez. Bu gülünç suçlamadan vazgeçin” dedi. MASAK Raporlarında geçen Cumhuriyet gazetesinin Kaynak Holding’den, Feza Gazetecilik’ten, Koza Altın’dan, İpek Üniversitesinden aldığı iddialarına ilişkin de Pekin, “Bunlar FETÖ ile iltisaklıymış, demek ki Cumhuriyet adeta FETÖ/PDY tarafından ele geçirilmiş. Bunlar reklam paraları ve reklam alındığında yasal faaliyet gösteren firmalar. Ama diyelim ki bu gerçek yeterli değil, arkadaşlarımızın tümü bu şirketlerin bir gün suçlanacağını tahmin etmek ve ona göre bunlarla ticari ilişki kurmamak zorundaydılar. Peki, ama Cumhuriyet bu reklam pastasından % 1’in altında pay almış, Sabah, Hürriyet, Yeni Şafak, Akit, Star bizim kat be kat fazla almış. Onlar reklam alınca ticari kazanç, Cumhuriyet alınca FETÖ/PDY adeta ele geçirdi. Öyle mi gerçekten? Siz sayın yargıçları, sayın savcımızı bu haksızlık rahatsız etmiyor mu?” değerlendirmesinde bulundu.

Hukuk cinayetlerinin ucu hükümete dokununca “FETÖ”nün tasfiye süreci başladığını dile getiren Pekin, “O da ne yazık ki sulh ceza hakimliklerinin kurulması gibi sayısız başka hukuk cinayetleriyle yapıldı ama o uzun bir tartışma, girmeyelim. Geldiğimiz noktada, çete tasfiye oldu mu? O süreçte fırsat bu fırsat bu çeteyle hiç ilgisi olmayan savcılara-yargıçlara da dokunuldu mu? Bunlar da uzun tartışmalar, zaman yok girmeyelim” dedi.

‘SİZİN KARARINIZ’

Cumhuriyet davasının bir dönem yargıda örgütlü Fethullah Gülen suç şebekesinin davalarından biri olmasının önünde sadece bir aşama kaldığını dile getirerek, “O aşama sizin kararınız elbette. Bu tamamlanacak bir aşama mı, yoksa bir kopya cinayetin önüne mi geçilecek, bunu sizin vereceğiniz karar belirleyecek. Lütfen müsterih olun, niyetim size “bakın size de FETÖ’cü derler” demek gibi bir düşüklük değil. Heyetinizi, savcımızı böyle bir zan altında bırakmak değil. Soruşturma savcılarının düşüncesinin aksine bize göre birisini suçlamak için, hele ki terörle suçlamak için herkesi ikna edecek somut kanıtlar lazım. Yani vereceğiniz karar yanlış olabilir ama bu yanlış karar sizi örgüt üyesi ya da örgüte yardım eden yapmaz” dedi.

‘HİÇBİR HUKUKA AYKIRILIK YOK’

Pekin, savunmasını “Burası Cumhuriyet. Bizde taşın sabrı var. Siz ne karar verirseniz verin, gerçeği ortaya çıkarmak için biz sabırla çalışırız. O gerçeğin ne olduğunu da herkesten önce yine biz yazarız. Hiçbir bağlam yok, akıl yürütmeye elverişli hiçbir somut iddia yok. Onun yerine iman var: Bir Cumhuriyet gazetesi varmış, arkadaşlarımız onu 180 derece değiştirmiş, bu da teröre yardımmış. İddianamede bu iddiaya dayanak gösterilen bir tane haber var ama. Dosyanın tanıklarından birinin, arkadaşlarımız gözaltındayken emniyete koşturup, savcılara yetiştirdiği bir haber. Ona değineceğim birazdan. Tarih xxxx Sabah, …. ve de Zaman gazeteleri. Hepsinin başlığı aynı: XXXXX. Cumhuriyet iki kez Zaman’la aynı başlığı atmış. Baktığınız zaman eşyayı adıyla çağıran hiçbir propaganda unsuru içermeyen bir başlık. Devletin kalbine bomba, Ankara’daki terör saldırısını, “Azez düğümü” Suriye Azez’deki çözümsüzlüğü anlatıyor. Haberlerde de başlıkta da hiçbir hukuka aykırılık sorunu yok. Ama 7 gazete Zaman’la aynı başlığı atınca aman ne kadar da güzel bir gazetecilik, aman ne kadar da müthiş bir yayıncılık, Cumhuriyet atınca TCK 220/7 delaletiyle TCK 314/2, 3. Bu arada bunun bir rastlantı olduğunu göstermesi bakımından Milliyet’in internet sitesinde attığı başlığı da sunmak isterim. Nedense savcıların gözünden kaçmış. Fakat gerçekten çok ilginç, henüz iyi tek bir karar verdiğini görmediğim sulh ceza hakimlikleri bile buna kanmadı. Ahmet Şık için sorgu hakimliğine çıktığımızda bu haber vardı. Savcıların görevi bellidir: Bir yayında suç unsuru görülüyorsa, basın savcısı süresi içinde dava açar. Bitti. Sorduğunuz birkaç haberin büyük çoğunluğuna dava açılmamış, bitti. Üç yıla yayılan haberleri toplayıp bunlara toptan bir dava açamazsınız. Basın K. m. 26 basın savcısına yayından itibaren 4 ay içinde dava açma görevi vermiş. Hak düşürücü süredir, dolduktan sonra dava açılamaz” sözleri ile sonlandırdı.

YARSUVAT: SAVCININ GÖREEVİ GAZETEYİ İMHA ETMEK

Pekin’in ardından avukat Durgun Yarsuvat savunma yaptı. Yarsuvat, “Düşman caza hukukunun karşısında yurttaş ceza hukuku vardır. Yurttaş ceza hukuku tehlikesizdir. Düşman ceza hukukunda ise bütün sanıklar tehlikelidir. Kişi özgürlüğünü ortaya çıkaran bütün prensipler ihlal edilir” dedi. Yarsuvat, “Burada düşman kim cumhuriyet gazetesi, çalışanlar, yazarlar, muhasebe, idari elemanlar. Savcının görevi gazeteyi imha etmek” dedi.

CİRMEN: KOPUŞ İDDİANAMELERİ ÇIKTI

Yarsuvat’ın savunması ardından Avukat Ergin Cirmen savunma yaptı. Cirmen, Cumhuriyet gazetesinin 12 Eylül karanlığında ortalığı pırıl pırıl aydınlattığını söyledi. “Avukatların kopuş savunmaları vardır. Kopuş iddianameleri çıktı. Bülent Utku’yu hem FETÖ’cü hem PKK’lı hem DHKP-C’li olarak anlatmak istiyorsanız çok büyük yalanlara girişmek zorundasınız. 33 klasörlük dosya hazırlamamız gerekir. Uzun süreli tutukluluğa da ihtiyacınız vardır. Ayrıca soruşturmaya gizlilik katmanız gerekir” dedi.

Bylock görüşmelerine dair Cirmen, “Merak ediyorum Bekir Bozdağ ve Recep Tayyip Erdoğan bugüne kadar FETÖ’nün reisi olan Gülen’i kaç kez aramıştır?” diye sordu.

‘SAVCILIK VE HAKİMLİK SAVCILIK AŞAMASINDA BİRLEŞTİ’

Cirmen, Engizisyon mahkemelerine atıfta bulunarak, “Engizisyon mahkemelerinde karar veren ve suçlayan aynı kişidir. Biz bunu nerde yaşadık. Bu davada, benzer davalarda yaşadık. Çağlayan’da ve diğer adliyelerde yaşadık. Soruşturma aşamasında savcılık ve hakimlik aşamasında savcılıkta birleşmişlerdir” dedi.

Cirmen, “Ben onları tutuklu olarak görmüyorum, bir yerde tutulu olarak görüyorum” diye konuştu. “Hiçbir gazetenin manşeti tartışılır mı?” diye soran Cirmen, “Bu kadar gerilerden gelmeniz insanın içini acıtıyor” dedi. Cirmen, “Tutukluluk hükümlülüğü aştı” sözleri ile savunmasını sonlandırdı.

MAHKEME BAŞKANI: İKNAYA İHTİYACIMIZ YOK

Mahkeme başkanı, “Sayın Cirmen iki hususa yanıt vermem gerekiyor. Bu yargılama insanların birbirini ikna etmekle yükümlü olduğu dava değildir. Mahkememizin iknaya ihtiyacı yoktur. Okuyacağımız maddeleri hangi maddeleri okumamız gerektiğini avukat arkadaşlarımızdan öğrenecek değiliz. Biz sizin yaptığınız işe saygı duyuyoruz, siz saygı duymuyorum derseniz bu doğru yaklaşım olmaz” değerlendirmesi yaptı.

‘BASIN DİKKAT ÇEKMEK İSTER’

Cirmen ise “Kolay iş yapmıyorsunuz. Bakın yandaş basın hala inanılmaz açıklamalar yapıyor. Normal koşullarda bir yargılama yapılmıyor” dedi. Mahkeme başkanı ise “Biliyoruz. İçeride blog yapıyor gazeteciler. Yalan yanlış yazıyorlar. Ama önemli değil. Basın dikkat çekmek ister, abartır” dedi.

Cirmen ise mahkeme başkanına “İşinizi size öğretme kastım yok. Ama bir şeylerin farkında olmanızı istiyorum. Bu iddianameyi okuduktan sonra reddetmenizi beklerdik. Tensip kararında tutukluluğa devam demenizi yadırgadık. Bırakın da gazete manşetlerinin burada yargılanmasını yadırgayalım” diyerek yanıt verdi.

Cirmen’in ardından Avukat Ayhan Erdoğan savunma yaptı. Erdoğan, yargılamanın hukuka aykırı devam ettiğini dile getirdi.

Yarına ertelenen duruşmada, avukatların savunmaları, savcının mütalaasını açıklaması ve mahkemenin ara kararının açıklaması ile devam etmesi bekleniyor.

EN SON EKLENENLER