Demirsoy: Eğitimdeki değişim yeniliklere kapı kapatıyor

Türkiye’nin en önemli bilim insanlarından ve Evrim teorisyenlerinden Ali Demirsoy, eğitimdeki değişikliğin, yeniliklere kapı kapatmayı amaçladığını söyledi. Demirsoy, “Bugün şeriat  niteliği taşıyan İran’da bile Darwin Evrimi anlatılıyor” dedi.

Bilim ve Ütopya Dergisi tarafından hazırlanan “Evrim Dersleri” programına katılan ünlü Evrim teorisyenlerinden Ali Demirsoy, eğitim sisteminde yapılan değişiklikler ile Evrim Teorisi’nin müfredattan çıkartılmasını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. Demirsoy, Evrim Teorisi’nin kaldırılmasının rast gele bir şey olmadığına dikkat çekerek, “Esasında evrimi ve düşünmeyi öğreten kuramların ilköğretimde kaldırılmasının nedeni beyni köreltmedir” dedi.
Evrim Teorisi’nin eğitim müfredatından çıkartılmasını planın bir parçası olarak yorumlayan Demirsoy,  “Dünya ülkelerinde evrim kuramlarını anlatmayan iki ülke var. Afganistan ve Arabistan. Diğerleri üç aşağı beş yukarı anlatıyorlar. Bugün bir şeriat niteliği taşıyan İran’da bile üçte iki oranında Darwin Evrimi anlatılıyor. Çünkü Evrim gelişmelere, değişmelere, yeniliklere karşı bir toplumu hazırlıyor” ifadelerini kullandı.
 ‘1500 YIL ÖNCEKİ KURALLARI TOPLUMA DAYATIRSANIZ…’
“Her an mimarisini değiştiren bir evrende sabit kalan her şey yok olur” uyarısında bulunan Demirsoy,  topluma 1500 ile 2000 yıl önceki kuralların dayatıldığını ifade ederek, şunları aktardı:
“Dünyadaki canlıların yüzde 99’u değişime ayak uyduramadıkları için ayakta kalamıyorlar. Şimdi her an bu kadar tekniğin, bu kadar bilginin değiştiği bir yerde, siz hala 1500-2000 yıl önceki kuralları gençlerinize toplumunuza dayatmaya kalkarsanız er ya da geç ortadan kalkacaksınız. Bizim derdimiz o. Yoksa maymundan geldik, gelmedik kimsenin umurunda değil. Temel tartışama bu da değil. Temel tartışma yeniliklere kapı kapatmaktır.”
‘DOGMA İLE ÜNİVERSİTE YÜRÜMEZ’
Demirsoy, Türkiye’deki mevcut üniversitelerin durumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Üniversitelerde 100 bin küsur öğretim elemanı olduğunu söyleyen Demirsoy, ancak üniversitelerdeki çoğu öğretim elemanının özgürce düşüncelerini ifade edemediğine dikkat çekti. Demirsoy, “Üniversiteler bunu yapamadı. Yapamıyor da. Özgür olmayan insan fikirlerini söyleyemez. Yani fikirlerini söyleyemeyen kişi özgür değildir. Özgür olmayan kişinin de insan olması tartışmaya açıktır. İlk olarak bizim özerk kanunumuz gereği üniversite hocaları düşündükleri bilgileri özgürce aktarmak zorunda. Doğma ile üniversite yürümez” dedi.
‘OSMANLI’YA ÖZENİYORLAR AMA…’
Demirsoy,  sözlerini “Herkeste Osmanlı’ya geri dönme sevdası var” cümlesi ile devam ettirerek şunları söyledi: “Nerdeyse Osmanlıca konuşmak için ders görüyorlar. O zaman ben açık açık soruyorum. 600 yıl boyunca 38 ülkeye hükmetmiş Osmanlı’dan, bu imparatorluktan evinizde kullandığınız toplu iğne dahil olmak üzere bir alet söyleyebilir misiniz? Yok. Peki, çocuklarınıza okutacağınız bir roman bir şiir var mı?  Yok. Herhangi bir sanat eseriniz, heykeliniz bilmem bir şeyiniz var mı? Yok. Peki, 600 yıl hiç merak etmeyen, bilimin üstüne bir şey koymayan, sadece askeri tedbirler ile yol almaya çalışan bir düşüncede devam ettirmenin ne anlamı var. Yahu, 400 yıl Mısır’da kalmışlar. Baktığınızda Osmanlı’da Piramitler hakkında bir tek cümle yazı yok. Gökyüzünde görülen yapıyı bile görememişler. İnsan ile hayvan arasındaki en önemli fark, merak etmektir. Merakı olmayanın insani değeri de tartışmaya açılır.”
‘BURADA İLK DARBEYİ MÜSLÜMANLAR YİYECEK’
Biyolog ve önemli bir çevreci olan Demirsoy, ayrıca son dönemlerde 2050’ye işaret ederek önemli uyarılarda bulunuyor. Demirsoy, “2050 yılına kadar tedbirler alınmaz ise, inanılmaz felaketler yaşanacak” şeklindeki kimilerine uçuk gibi gelecek uyarılarını neye dayandırdığı yönündeki soruya da şöyle cevap verdi:
“Bu uçuk gibi geliyor ama; dünyadaki en önemli iki bin kişi iklim platformu dediğimiz bir masa etrafında toplanmışlar. Bunların gözlemleri var. Öyle ayak üstüne konuşmuyorlar. Bilmem Hint Okyanusu’nda gözlem yapıyor, bilmen falanca dağda gözlem yapıyor. Kutuplarda, gökyüzünde ölçüm yapıyor. Bütün bunları yan yana getiriyor ve diyor ki ‘2100 yılı çok tehlikeli’. Bir örnek daha vereyim. Bir Hintli fotoğrafçı 1964 yılında fotoğraf çekmeye başlıyor. Ve her yıl aynı yere gidiyor Himalayalarda aynı saate aynı açıdan fotoğraf çekiyor. Bunu 1964 yılından 2008 yılına düzenli ve aralıksız bir şekilde yapıyor. Bu bilim adamları gidiyorlar ve bakıyorlar ki buzullar onlarca kilometre geriye çekilmiş. Bir projeksiyon yapıyorlar. 2035 yılından sonra Ganj ve İndüs nehirleri kurumaya başlıyor. Tabi Hindistan bu iki nehir üzerinde duruyor. Burada 2 milyara çıkmış nüfusun bir buçuk milyarının göç etmesi bekleniyor. Bir bilim insanı kimliğimle olarak şu konuda bir uyarıda bulunayım.  Bu kayıktan atılacak ilk darbeyi yiyecek olanlar Müslümanlar olacaktır. Çünkü bu kadar zenginliğin üzerine oturup da dünya edebiyatına, dünya sanatına, dünya bilimine, iğnenin ucu kadar katkı yapmayan bir camiayı veya bir toplumu bu dünya barındırmayacaktır. “
MA / Kenan Kırkaya – Selman Güzelyüz

EN SON EKLENENLER