Eylül’de yaşanacak gelişmeler ve Alevilerden bir atak

Eylül ayının ilk hatırlattığı ,yaz gitti,tatil bitti.Rehavete son. İşbaşı zamanı algısıdır.Yaz mevsiminden ertelenen tüm işlerin baskıladığı bir hamle ayıdır. 

Bu aya ertelenmiş ve gerçekleştirilecek programlara bakınca, sıcak gelişmelere gebe bir ay olacak gibi.En azından gündem böyle.Nasıl gerçekleşir göreceğiz.Ama her halükarda hareketli bir sürecin başlangıcına işaret ediyor.Siyasette beklenen gelişmelere, ertelenmiş toplumsal taleplerin açığa vurması da eklenerek,iktidar ve muhalefet arasında bir mücadele rekabeti yaşanacak. 

Şu an yaşanması beklenen ve deklere edilerek hazırlıkları yapılan bir kaç kesin gelişme var. Biri ,aylardır beklenen 25 Eylül Kürdistan bağımsızlık referandumu,bir diğeri Kandil veya benzeri alanlar yönelik İran-Türkiye ortak Operasyon planları, bir başka konu,İŞİD sonrası bölgesel güç hakimiyeti ve  iç muhalefet açısından yaşanacak gelişmerin önemli bir hazırlığı olarak, 17 Eylülde yapılması planlanan Alevi Mitingi gibi konulardaki gelişmeler.   

Burda  tarihlendirilmiş iki  gelişmeyi ele alalım. Önce 25 Eylülde bir Kürdistan Referandumu olacak mı? Olursa bu konuda ne gibi karşı hamleler bekleniyor.Bunların ortaya çıkaracağı çatışma riskleri ve sonuçları ne olacak? Zaman yaklaştıkça,tarafların çabaları da artmaktadır.Referanduma karşı her ne kadar farklı ülkelerden çeşitli açıklamalar olsa da, asıl karşı çıkan ülke Türkiyedir. 

Türk devleti ve hükümetinin başındaki ERDOĞAN bu gelişmeyi,devlet bekası olarak görerek, çok sert bir şekilde karşı çıkıyor.Bunu engellemek için her türlü yolu deniyor.Tüm bölgesel ilişkilerini harekete geçirip,bu referandumun sonuçlarından endişe duyan ,kürt sorunlu İran,Irak ve belki el altında Suriye  devletleri ile bir ittifak arayışını ,büyük devletlerden destek arayışları ile Barzani üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyor. Bakalım bu baskılara karşı Barzani  bu referandumu yapabilecek mi ? Yoksa son anda Türk yönetimi ile bir anlaşma yolu mu arayacak? Herkesin bulacağı ittifaklar sonucu da belirleyecek.Ama bir ara formül olarak ,bir erteleme ihtimali etkili olasılık dahilindedir.Türk devleti bu konuda Barzaniye çeşitli teşvikler sunarak bu süreci erteletebilir. 

Ama kürtlere karşı yürüttüğü düşmanlık politikası her geçen gün ,daha da çıplak bir hal almaktadır.Bırakın Kürdistan toprakları üzerinde,dünya da veya hatta uzaydaki başka bir gezegen de dahi Kürtlerin bir statü kazanmasına rıza göstermeyeceğini ve izin vermeyeceğini her fırsatta açıklıyor.Peki bu kadar korkmasının nedeni nedir.Bu korku, Türkiye Cumhuriyetinin,kürt katliyamları politikasının temelini oluşturuyor. Bu gerekçe türk devleti açısından hala devam etmektedir. 

Diğer bir gündem ise Adalet eylemlerinin şemsiyesi altında yürütülen etkinliklerdir.Kılıçdaroğlunun Adalet yürüyüşü,HDP nin adalet ve vicdan nöbet eylemlerinden sonra şimdi de,CHP nin,Adalet  kurultayı programları Çanakkalede devam etmektedir.Bu etkinliklerin değişik biçimlerde devam edeceği de yeni dönemin muhalefet etkinlikleri olacak gibi. 

Yeni eğitim ve öğretim yılı başlamadan önce,milli eğitim bakanlığınca açıklanan ve İslami  din eğitimi ile güçlendirilmiş eğitim müfredatı açıklandı.Bu müfredat da görüldü ki,AKP tüm iktidar dönemleri boyunca,hedeflediği amaçlarını sırası geldikçe ve ortamını oluşturdukça hayata geçirmektedir.Dini kuralları ve yaşamı hakim kılmak için, tüm toplumsal yaşam alanlarında bu politikanın uygulamaları veya değerleri etkili kılınıyor. Özellikle okul ve eğitim alanında, önce 4+4+4  uygulaması,her yıl din dersi veya din kültür dersleri veya  biyoloji gibi derslerde yapılan dini esaslı güçlendirmeler ile zaten eğitim de pozitivist eğitimin yerine,dini yaradılış teorili cihatcı ruha dayalı dindar nesillerin temelleri atılmıştı.Bu yılki Milli Eğitim Müfredat değişikliği ile ,geçmiş yıllarda yapılan parçalı değişikliklere bir bütünsellik kazandırılarak,gizli ajandalar artık aşikar hale gelmiştir. 

Bu yeni dönemde,başkanlık,paribaşkanlığı, KHK ler,yeni tip seçimler derken,tüm sistem ve kurumlar tek merkezden idareye göre şekillendirilmektedir.Tabi bu kurumlardaki personellerde bu mantığa uygun olarak çeşitli gerekçeler ile eskiler temizlenmekte,yerine bu ittiat kültürüne uygun müritler yerleştirilmektedir. 

Tekleştirme politikası sadece etnik ve ideolojik alanda değil dini alanda da yoğunlaştırılarak sürdürülmektedir.Bu anlamda,Sünni İslamdan sonra en kalabalık inanç grubu olan Alevilere karşı ,bir yandan İŞİD vb cihatcı örgütler ile korkutma ve sindirme politikası,diğer yandan devletin kolluk ve hukuk sistemi ile tutuklama ve susturma faliyetlerine ,giderek okullardan itibaren islam laştırma asimilasyon müfredat programını eklemiştir. 

Alevi toplumu için kemiğe dayanmış bu bıçağa karşı,artık daha fazla beklemek yok oluşa razı olmaktır.Bu neden ile tüm mücadele alanlarında demokratik hak mücadelesinde en önde yer alarak ,bu dinci tehdide karşı kendi haklarını savunmak zorundadır.Bu anlamda düzenlenecek 17 Eylül İstanbul mitinginin bir başlangıç olması ve süreklilik taşıyacak bir demokratik eylemlilik ile asimilasyon ve gerici sindirmeyi püskürtmek gerekmektedir. 

Farklı toplumsal kesimler olarak,yapılacak demokratik haklar mücadelesinde eylemsel ortaklaşmalar bir zorunluluktur.Gerek Adalet ve vicdan eylemleri,gerek emekçilerin hakları mücadelesi,gerek kürt halkının hakları mücadelesi ve gerek ise Alevi toplumunun inanç hakları mücadelesinin temel insan haklarının ortak mücadelesi olduğunu göz önüne aldığımızda birlikte hareket etmek,bir olmak başarmanın şartı olmaktadır. 

O halde 17 Eylül yeni bir mücadel sürecinin başlangıcı olmalıdır.Tüm alevi kurumları bir olmalıdır.Meydanlar tüm demokrasi güçlerinin omuz omuza dayanışmasının gücüne şahit olmalıdır. Madem herkes için adalet diyordunuz, siyasi partileri ile ,sivil toplum kurumları ile ,emek örgütleri ile, inanç toplulukları ile  zalimlerin sistemine dur demenin zamanı.  

Madem Muharrem,Yezide karşı Hüseyni duruşun yıldönümüdür.Bu muharrem süreci ile de, bu Yezit düzenin zulüm politikalarına karşı Hüseyni bir direniş başlatmanın zamanıdır. 

 

EN SON EKLENENLER