“Kadınlar başımızın tacı”

Size bugün Alevi canlarla kadın erkek eşitliği konusunda yaptığımız panel ve söyleşilerde yaşadığımız durumlardan bahsedeyim.

İlk olarak, gözlemlerime göre panel ve söyleşilere katılan erkekler kadın erkek eşitliği konusundaki tutumlarına göre üçe ayrılıyor.

İlki, tamamen maço. Ne olursa olsun kadınların erkeklerle eşit olmasına karşı olan erkekler grubu. Eşitlik, kadın hakları konusuna asla tahammülü olmayan erkekler. Onlara göre dünya erkekler için yaratılmış, kadınlar da erkeklere hizmet etmek için yaratılmış. Bu erkeklerin okuma yazma bilmeyen, eğitimsiz, statüsüz falan olduğunu düşünmeyin. Ki zaten kadın erkek eşitliği konusunda mesele eğitimin çok ötesinde, erkek egemen sistemle ilgili olduğundan, eğitimsiz nice erkek okumuş, takım elbiseli ya da spor giyimli, jöleli saçlı, sokakta görünce beğendiğiniz nice erkekten çok daha ilerde olabiliyor.

İkinci grup, kafası karışık -mış gibi olanlar. Eşitliğe inanıyor –muş gibi yapanlar. Ama aslında eşitlik karşıtı olalar. Bunu açıktan söylemenin risklerini kestirebilecek kadar zekaları olduğu için, erkek egemen fikirlerini süslü cümlelerle paketleyip toplumun orta yerine bırakanlar. En sinsi, en uyanık, en kadın düşmanı kesim işte bu erkekler.

Üçüncü grup, kadın erkek eşitliğini kabul edenler ve bunun için erkeklerin erkekliklerinden vazgeçmesi gerektiğine inananlar. Kimi bunun için çabalıyor, kimi de sadece bu fikirle kalmış olanlar.

İkici grubu oluşturan –mış gibi’ciler kadınları esas oyalayan kesimler.

Bunlara göre kadınlar çok değerli. Kadın anadır. Kadın yaşamdır. Kadın başımızın tacıdır.

O kadar kendilerine hayran, o kadar egoları şişkindir ki bu kesimin, kadınların başlarına taç olmak için kuyruğa girdiklerini düşünürler.

Başları da baş yani. O kadar kıymetli.

Ona taç oldun mu, oh be kurtuldun. Dile ne dilersen.

O değerli, kutsal, biricik erkek başlarını birkaç soru ile kurcalayınca ortaya çıkıyor ki ev bu başların üzerine.

Araba bu başların üzerine.

Bankalardaki hesaplar bu başların üzerine.

Tüm birikimler bu başların üzerine.

Hatta azımsanmayacak sayıda kredi kartları bile yine bu başların üstünde.

Ve her şeyi bu başlar denetliyor. Onların olur’u olmazsa, hiçbir şey olmaz, olamaz.

Başları her şeyi üstüne yapmaya müsait olduğundan bunların hepsini taşımaya da uygun!

O kadar uygun ki hepsinin üstüne bir de kadınları taç yapıp koyabilirsin. Alan geniş çünkü. Yer sıkıntısı yok.

Erkekler sanıyor ki onlar kadınlara “kıymet” verince kadınlar kendilerini kıymetli sanıyor. Oysa yanılıyorlar. Kadınlar kendilerinin kıymetli olduklarının farkındalar. Kıymetli olmayanlar erkekler.

Kadınlar erkeklerin başına taç olmak yerine, kendi alın teri ile kazandıkları, erkeklerden daha çok hak ettikleri ev, araba ve birikimlere ortak olmak istiyorlar. Hakları olan mirası erkekler gibi almak istiyorlar. Kız çocuklarını sonuna kadar okutmak istiyorlar.

Boş lafa kadınların karnı tok.

Ev kirası lafla ödenmiyor, gıda lafla alınmıyor. Okul masrafları lafla ödenmiyor. Sosyal güvence lafla sağlanmıyor.

Ama bu lafların hepsi bir sömürüye işaret ediyor. O da erkeklerin kadınları sömürdüğüne. Onların emeklerine el koyduklarına.

Bunu Alevi kadınlar da görüyor.

Alevi kadınlar eviçinde hakları için mücadele ediyor ama yeterince mücadele edemiyorlar. Daha çok mücadele edecekler. Ettikleri sürece daha güçlü, erkeklerden bağımsız ve özgür olacaklar.

Erkeklerin kendilerinden gasp ettikleri haklarını alacaklar.

Erkeklere minnet etmekten kurtulacaklar. O zaman hayat kadınlar için kendi hayatları olacak.

 

EN SON EKLENENLER