“Kırmızı çarpı” – Gizem Konur

Çalışma hayatının en rutin özelliklerinden biri olmakla ilk sıralara aday sosyal medya mecrasından haber okumak; el-yüz yıkayarak ayılmaya çalışmakla eş değer. Bir uyanırsınız, Ankara Garı kana bulanmış, başka bir sabah uyanırsınız bir can’ın bedeni yerlerde sürüklenmiş, bir diğer sabah uyanırsınız; yedinci gününde bir cenaze hala sokaktan kaldırılamamış. Birkaç senedir tüm halkın acılarını ekranlarda, tweetlerde, paylaşımlarda görmeden geçirdiğimiz günümüz yok. 22 Kasım sabahı da, bahsettiğim (ve daha bahsi geçmeyen) benzer bir olayla güne başladık. Malatya’da Aleviler’in yoğun olarak yaşadığı bir mahallede 13 tane hanenin kapısı işaretlenerek insanları huzursuz etmeye neden olan, korkutma politikasının en basit örneklerinden biri yaşandı.
Cumhuriyet tarihine tanık olmuş, konu hakkında az çok bilgiye sahip, 60’lı yıllardan bu yana yaşanan tüm toplumsal sorunlara aşina her bireyin bildiği üzere, “kapı işaretlemek” fiilinin anlamı 19 Aralık Maraş Katliamı’ndan bu yana tek bir korkuyu işaret eder Aleviler’e :

“Katledileceksiniz”

Maraş Katliamı neticesinde, nihai olarak ortaya çıkan sonuçlardan en önemlisi yoğun göç ve insanlardaki korku oldu. Bilhassa Yörükselim, Yenimahalle, Serintepe, Mağaralı, Karamaraş Mahalleleri’nde ikamet eden halkın, katliam sonucu yüzde seksen kadarı Avrupa’ya göç etti ve hali hazırda yaşamlarına orada sürdürdü. 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkıldı. Alevi nüfusunun katliamdan sonra ciddi derecede azalması katliamın, katliam sıfatından ayrılıp bir “kırım” sıfatını alması yönündeki düşünceleri gün gün arttırdı.

Her acı olayın arkasından birbirine daha çok kenetlenen Alevi halkı, 60’lı yılların ardından gelen kente göç sonrasında fazlasıyla politikleşmeye, kurumsallaşmaya başlamıştı. Çeşitli derneklerin ve Cemevleri sayısının artışı, “birlik” konusunda daha çok kitleye, daha çok haneye, daha çok gence ulaşmayı sağlıyordu. Nitekim, 78 Maraş Katliamı, 80 Çorum Katliamı ve 93 Sivas Katliamı başta olmak üzere Aleviler’in kimliğini ve inancını sahiplenmeye ve bu kimlik ve inancı tanımaya sebebiyet veriyordu. Her toplumun acısını yüreğinde yaşayan Alevi toplumunun defalarca gördüğü kırım, katliam, baskı ve sindirme politikaları karşısında destekçileri ve yoldaşlarda çok az sayıdaydı ne yazık ki.

Günümüze dönecek olursak; 22 Kasım sabahı Malatya’daki evlerin işaretlenmesi olayında yüzlerce paylaşım ve eleştiri yapıldı. Takdir edersiniz ki, sosyal medyanın gücü, eyleme bürünebildiği ve nihai sonuç alınabildiği zaman değer kazanır. Bunun dışındaki tek işlevi; bilginin daha fazla insana ve kuruma ulaşmasını ve tabii biraz da “ben de konuyla ilgiliyim” duruşunun sergilenmesini sağlamaktır. Yaşanan olaya gereğinden fazla tepki verildiğini düşünen veyahut yeterli tepki verilmediğini düşünen kategorideki kullanıcıların ise ilk savunması “aynı olay X şehrinde yaşansaydı böyle olmazdı” duruşu. Ne var ki bu savunmayı Aleviler’in yaşadığı yerler için yapmak mümkün değildi; çünkü çok eskide değil, birkaç yıl öncesinde de İstanbul, Adıyaman, Ankara, Didim, Bursa gibi şehirlerde kapı işaretlenmelerine rastlanmış, halk fazlasıyla etkilenmişti. Fakat; gün boyu en ufak bir açıklama ve sahiplenmeyi göremediğimiz kurumlarda yüzlerce gencin ve yöneticinin bulunduğu Cemevleri ve derneklerin suskunluğu tek bir endişeyi dile getiriyordu :

“Sindirilmişlik”

Yapmamız gerekenlerin çoğunu teknolojiyi kullanarak yapmaya başladığımızdan beri, eylemselliğimizi ve mücadelemizi rafa kaldırma raddesine gelmek üzereyiz. Susuyoruz, izliyoruz ve tüm bu olanlar karşısında bizim kapılarımız ne zaman çalınacak diye bekliyoruz. Olayın ardından kentlerdeki Cemevleri ve kurumlardan en ufak bir açıklama dahi yapılmaması, Türkiye’de yaşayan Aleviler’in kendilerini daha fazla yalnız hissetmesine neden olmakta ve asimile politikalarına, zorbalıklara, saldırılara alışma içgüdüsünü ne yazık ki yükseltmektedir.

19 Aralık 1978 Maraş Katliamı anmasının öncesinde, son yıllarda artarak devam eden bu tür olayların amacının halkı birbirine kışkırtmak olduğu aşikar olsa da, asıl amacın huzursuzluk yaratmak ve mevcut siyasal iktidarın özel bir mesaj vermek olduğunu biliyoruz. Maraş katliamının anmasına birkaç gün kala, katliamın yaşandığı mahallelerde suçlu taraftarlarının kahvehanelerde ve esnaf işletmelerinde katliamı öven yazılamalar yapılmasını ve afişlerin dağıtılmasını da esas alırsak; asıl suçlunun kimler olduğunu tüm Alevi toplumu gayet iyi bilmektedir.

Bizlere düşen, kapımızın taşlanmasını, işaretlenmesini beklemeden inancımıza ve kimliğimize gereğinden fazla sahip çıkarak, bizden sonra yetişecek olan çocuklara ve gençlere Hüseyni duruşun sergilendiği bir inanç bırakmaktır.

“Yezid yezidlikten vazgeçmesin, bizler de Hüseyni duruşumuzdan”

Gizem Konur

EN SON EKLENENLER