Pir Sultan mı Hacı Bektaş mı?

ALİ KENANOĞLU

Başlık hiç içime sinmedi ama derdimi anlatacak başka bir başlık da bulamadım. Bizde Eri Erden Piri Pirden ayırmamamız gerektiğine ilişkin sözler vardır. Ancak 24 Mart tarihinde Erzincan’da Pir Sultan Abdal Derneği yöneticisi Hasan Sınırtaş’ın mahkemesinde hakimin söylediği bir söz aslında Alevi dünyasında da kullanılan bilinçaltındaki bir ayrımı dile getirdi.

Hakim Hasan Sınırtaş’a “Neden hiç Hacı Bektaş Derneği üyesi tutuklanmıyor” diyerek hayli tuhaf, alakasız, ayrımcı ve bir Alevi Piri olan Pir Sultan’ı “suç” ögesi ile eş değer görme ve Pir Sultan Derneklerini suçlu gösteren bir yaklaşımın hepsini birden sergilemiş oldu.

Maalesef ki hakimin bu yaptığının Alevi dünyasında da bir karşılığı bulunmaktadır. Bizde yıllarca devletin ezberleriyle büyümüş veya sosyalist yaklaşımlarla tarihini anlamaya gerek duymamış birçok kimse Pir Sultan Abdal’ı devrimci olarak nitelendirirken Hacı Bektaş’ı da en hafif tabirle devletçi olarak nitelemişlerdir. Devlet ise bu söylemi Pir Sultan terörist, Hacı Bektaş ise Türk-İslam düşünürü olarak çevirip sunmuştur bize.

Oysa tarih bu iki yaklaşımı da reddetmektedir. Yani ne Hacı Bektaş Türk-İslam düşünürü bir devletçi ne de Pir Sultan terörist ya da inancından, ibadetinden uzak sadece devrimci idi.

Hacı Bektaş Veli 1240 yılında Malya Ovası’nda yaşanan Selçuklu – Babiler savaşında Babiler ordusunda kardeşi Menteş’le birlikte savaşmış birisidir. Bu savaşta kardeşi Menteş’in şehit edilmesiyle birlikte bugün dergahının ve türbesinin bulunduğu Sulucakarahöyük’e yerleşmiştir. Kurduğu dergahta kendi soyundan gelen ve Çelebi kolu diye de bilinen postnişinler de zaman zaman Hacı Bektaş gibi, zalim ve katliamcı devlete karşı isyan bayrağını çekmişlerdir. Hatta Pir Sultan Abdal ile aynı yüzyılda yaşayan Dergah Postnişini Kalender Çelebi doğrudan kendisinin başlattığı bir isyanla Osmanlı’yı hayli yıpratmıştır. Daha sonra ise Osmanlı İmparatorluğu ile aynı paralelde yürüyen ve ta ki 1836 yılına kadar Osmanlı’nın desteklediği Babagan kolu ile Kalender Çelebi yolunu sürdüren Çelebi kolu birbirine karıştırılmıştır. Çoğu zaman Babagan kolunun devletle olan ilişkisi Çelebi koluna mal edilmektedir.

Pir Sultan Abdal konusu ise hiç de anlatıldığı gibi değildir. Aslında tarihte Pir Sultan isyanı diye bilinen bir isyan yoktur. Pir Sultan Abdal’ın yaşadığı Banaz köyü o tarihte Ali Haydar Avcı’nın araştırma sonuçlarına göre Hubyar Sultan talibidir. Pir Sultan Abdal’ın ise Hacı Bektaş dergahına bağlı ve Hacı Bektaş Dergahı tarafından icazetli bir “Baba” olduğu anlatıla gelenlerdendir.

Pir Sultan Abdal’ın yaşadığı dönem ve yaşadığı coğrafya bir bütün olarak Celali İsyanları dönemidir. Bu dönem içerisinde o coğrafyada yaşayan bir Kızılbaş’ın isyana dahil olmaması mümkün gözükmemektedir. Pir Sultan Abdal’ın da bu Celali isyanları içerisinde yer aldığı muhakkaktır. Ancak Pir Sultan Abdal’ın bu kadar çok bilinir olması onun o dönemdeki en büyük propaganda, iletişim aracına sahip olmasıdır. Bu iletişim aracı Pir Sultan Abdal’ın sazı ve sözüdür.

Pir Sultan Abdal Mahlaslı Koca Haydar, yediği sürgün sonrasında sazıyla ve sözüyle yıllarca Anadolu ve Balkanlarda dolaşmış ve bugüne kadar gelen bilinirliğini oluşturmuştur.

Şah Kalender Çelebi, Celal Baba, Köroğlu, Hubyar Sultan, Zünnun Baba gibi pek çok pirimiz o dönemde isyan liderliği yaparken hiçbiri Pir Sultan Abdal kadar bilinir olamamıştır.

Yaşadığı dönemde pirlerimiz, mürşitlerimiz, babalarımız, dedelerimiz, analarımız, bacılarımız bulunduğu cepheden birlikte zalime karşı duruş sergilemişleridir. Pir Sultan Abdal sazıyla ve sözüyle bu duruşu sergilerken diğerleri ise zülfikarı kuşanmışlardır. Biz eri erden, piri pirden ayırmadan hepsinin mücadelesini selamlıyoruz.

Aşk olsun zalimlere karşı mazlumların yanında yer alanlara…

EN SON EKLENENLER