Sosyal hizmetlere fazladan iş

SES MYK Üyesi Aylin Akçay, kamuda Cumhurbaşkanlığı genelgelerine rağmen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın birçok idari izni iptal ettiğini, 7-10 gün arası kurumda, kesintisiz çalışma düzenlemeleri yaptığını ve dahası sosyal hizmet uzmanlarının sahada, yardım dağıtma gibi kendilerine ait olmayan işlere gönderildiğini belirtti. SES olarak neler yapılabileceği konusunda uyarılarda bulunduklarını hatırlatan Akçay, ortaya çıkan tablonun yeni risk grupları yaratacağının altını çizdi.

Yaşlı bakım evlerinden kadın sığınma merkezlerine, çocuk yurtlarından evde bakım ve sosyal yardıma kadar geniş bir alana sahip sosyal hizmetlerde salgınla birlikte birçok sıkıntı baş gösterdi. Sosyal hizmetin yaptığı işler ve hizmet verdiği kesimler açısından aciliyeti olan bazı görevleri olduğunu anımsatan SES MYK Üyesi Aylin Akçay, bunların başında yatılı kurumların geldiğini kaydetti.

ANF’ye konuşan Akçay, bütün kurumlar için şu taleplerde bulundukları söyledi: “Hizmetler asgari düzeye indirilsin, acil olanlar belirlensin, bunun dışındakiler askıya alınsın, böyle bir önlemle hem çalışanlar hem de hizmet alanlar korunsun. Bu sosyal hizmetler için de geçerli. Mesela sosyal hizmet alanında mağduriyete yol açmayacak başvurular geciktirilebilir. Sürekli yapılan bazı denetimler var, bakım parası alanlar için. Denetim ve incelemenin yapıldığı durumlar da. Bu dönem için bu rutinlerin kaldırılması lazım. Bu alınan yardımlar devam ettiği gibi rutinler de askıya alınabilir. Bunların bir kısmı gerçekleşti ama sosyal hizmetlerde şöyle bir durum ortaya çıktı. Sosyal hizmetler için kritik alanlardan birisi doğrudan kurum içerisinde hizmet vermek. Yatılı kurumlar doğrudan hizmet alanlarının barındığı yerler. Örneğin Huzurevleri doğrudan risk grubunun yaşadığı mekânlar, çocukların çalışanlarla toplu olarak kaldığı yerler de buna dâhil. Buralara ilişkin özgün önlemler alınması gerekiyor.”

BAKANLIK GENELGEYE UYMUYOR

Sahada ise bambaşka bir durum olduğunu ifade eden Akçay, “13 Mart’ta çıkarılan Cumhurbaşkanlığı genelgesinde belli durumlardaki personelin idari izinli sayılacağı söylendi. Sosyal hizmetlerde de bu düzenleme bir kısıtlama olmaksızın devam ettirildi. Daha sonrasında 22 Mart’ta yine Cumhurbaşkanlığı daha önce idari izni sayılanların bu izinlerine devam edeceğine dair bir düzenleme yayımlandı Resmi Gazete’de, yeni bir karar çıkana kadar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı genelgeye uymaksızın engelli, belli bir yaşın üstünde, kronik hastalığı olan idari izindekileri tekrar geri çağırdı. Oysa bu, tüm kamu çalışanlarına bir hak olarak tanınmıştır. Bir düzenleme varken insanların sağlığını tehlikeye atacak ve virüs ile mücadeleyi sekteye uğratacak kararların bakanlık tarafından alınması kabul edilemez” diye konuştu.

BU UYGULAMA İÇİN ÖNLEM ALINMALI

Akçay, SES olarak itiraz ettikleri bir diğer uygulamayı da şöyle dile getirdi: “Sosyal hizmetler de şöyle bir tebliği oldu çalışanlara; 7 ile 10 gün kesintisiz çalışma uygulanacak. Bu da şöyle; çalışanlar kuruma girecek 7 ya da 10 gün sonra çıkacaklar buradan. Böylelikle daha az personel ve sirkülasyon sağlanmasına yönelik bir tebliğ bu. Bizim özellikle uyarımız şu; elbette 7-10 günlük bu döneme ilişkin özgün planlamalar yapılabilir ama bu yönetmeliklerde vurgulanan bir şey var o da bu kişilere orada tuvaleti banyosu olan dinlenme yerlerinin tahsis edilmesi. Biz şunu söylüyoruz kuruluşta barınmaktan ziyade otel ya da benzeri yerlerde konaklama tesis edilmesi gerekiyor. Sosyal hizmetler çalışanları şunu biliyor ki; o kişinin 10 gün boyunca kurum içinde yer alması demek, günün her saati çalışacağı anlamına gelir. Bu her şeyden önce bilimsel değil. Salgın koşullarında risk altındaki insanların çalışma saatlerinin kısaltılması ve buna göre düzenlenmesi gerekiyor. Bu insanların dinlenmesi şart. Bir sosyal hizmet emekçisini 7 ile 10 gün arasında bir kuruma kapatıp herhangi bir başka yerde konaklama imkânı sağlamamak, onları ağır çalışma şartlarında, yoğun ve aşırı stres altında çalıştırmak demek. Bu da kişilerin virüse karşı mücadelede bağışıklık sistemlerinin düşmesi ve daha da büyük bir risk grubu içerisinde olmaları anlamına gelir. Bu tür düzenlemeler yapılacaksa belli şartlar altında olmalıdır. Örneğin seçilecek kişilerin ailesinde yaşlı, kronik hasta ya da çocuğu olmamasının gözetilmesi gerekiyor ve tabii ki de gönüllülük esasına dayalı yapılması önem arz ediyor.”

KİMSE BAĞIŞ YAPMAK ZORUNDA DEĞİL

Erdoğan’ın ülke çapında bağış kampanyası başlatması üzerine bazı kurumlarda ‘zorunlu kesinti’ mesajları çalışanlara iletildi. Akçay, sosyal hizmetler alanında da benzeri keyfilikte uygulamaların olduğunu söyledi. Akçay, “Cumhurbaşkanı tarafından bir bağış kampanyası başlatıldı. Sonrasında bazı illerdeki sosyal hizmet müdürlükleri çalışanlarına katılımın zorunlu olduğunu, en az 100 lira vermek kaydı ile bağış yapılmasına dair tebliğlerde bulundu. Adı üstünde bir bağış kampanyası, kimse zorunlu tutulamaz. SES olarak bu konudaki çeşitli düzenleme ve uyarıları üyelerimizle paylaştık” dedi.

YENİ GELENLER İÇİN ÖZGÜN DÜZNELEME

Karantina ile birlikte aile içi ve kadına şiddetin arttığını, kadınların zaten az olan sığınma alanları içinse önlemlerin yetersiz olduğunu söyleyen Akçay, öte yandan toplumda dezavantajlılar ve imkânı olmayanların mecburen sosyal yardıma muhtaç olduğunu belirtti. Akçay, “Henüz uygulamaya geçmemiş bir şey var. Bir kadın sığınma, çocuk ve yaşlı bakım evine yeni biri geldiğinde bunun için nasıl önlem alınacağı nettir. Sosyal hizmetler genellikle dezavantajlı insanların başvurduğu bir yer, ne yazık ki bu virüs hepimizi aynı şekilde değil ise de bir şekilde vuruyor. Şu an her kurum bunu kendi içinde çözmeye çalışıyor. Küçük bir odada yeni gelenleri bir şekilde izole etmek gibi ama bunlar yeterli değil. Bunların daha net ve görünür şekilde belli kurallarla düzenlenmesi lazım. Ki tek başına odayı izole edemediğinizde bu virüsün ne kadar bulaşıcı olduğunu gördük. Elbette bu durumların aciliyeti devam ettiği için yeni gelenler ve dezavantajlar için yeni yeni kurumların açılması, oluşturulması gerekiyor. Normalde bize yer yok deniyor ama birçok kamu kurumu bu tür hizmet alanlarına dönüştürülecek durumda, hele ki böyle bir dönemde” şeklinde konuştu.

UZAKTAN DA PSİKOSOSYAL YARDIM

Sosyal hizmet emekçilerinin yurt dışından gelenlere ayrılmış KYK binalarında, karantinaya alınan kişilere psikososyal destek hizmeti vermek, ayrıca havaalanından yolcuların transferinde de mihmandarlık yapmak için görevlendirildiğini ifade eden Aylin Akçay, bu durumun riskleri hakkında şu bilgileri verdi: “Bu uygulamalar önlem alınmadan yapıldı. Zira karantinaya getirilen insanların ilk ihtiyaçları fiziki sağlık durumlarının kontrol edilmesi. Bu yapılmadan ve hiçbir önlem alınmadan psikososyal destek adına, sosyal yardımdaki psikolog, sosyolog ve sosyal hizmet uzmanlarını buraya gönderiyorlar. Bu uygulamalar acilen durdurulmalıdır. Bu zaten bilimsel bir durum da değil. Büyük ihtimal o insanlardan orada kat gezmeleri, kim sigara istiyor, gözlemeleri gibi şeyler istenmiştir. Örneğin Ankara Gölbaşı’ndaki bir karantina yurdundan 120 tane pozitif vaka çıktı. Sosyal hizmetlerin bu tür görevlerle alana sürülmesi son derece riskli. Psikolojik destek, uzaktan da yapılabilecek bir hizmet alanı çünkü.”

SOSYAL HİZMETLERİN İŞİ DEĞİL

SES MYK Üyesi Akçay, ayrıca illerde kurulmuş Vefa Destek Hizmetleri’nde görevli uzmanların koli dağıtımı gibi işlerde kullanıldığına da dikkat çekerek, şunları ekledi: “Bu işler elbette ki yapılacak elbette güvenlik önlemleri alınarak ama bunu yapacak olanlar sosyal hizmet uzmanları, sosyologlar ve psikologlar değildir. Onlar bu dönemde farklı bir iş yapacak. Sosyal hizmet alını da her yerde olduğu gibi güvencesiz yerlerden biri. Birçok kişi taşeron ya da sözleşmeli personel şeklinde çalışıyor. Sahaya sürülmeleri söz konusu olduğunda ve en ufak itiraz geldiğinde o zaman işten atılacaksınız deniyor. Salgınla birlikte güvencesiz bir şekilde çalışmanın ne kadar vahim olduğunu bu tür örneklerle anlıyoruz. Bunun derhal sonlandırılması gerekiyor.”

 

 

 

EN SON EKLENENLER