Türkiye, Avrupa Birliği’nin Stratejik Pusulasına neden tepki gösterdi?

Türkiye, Avrupa Birliği’nin (AB) 21 Mart gecesi onaylayarak kamuoyuna duyurduğu “Güvenlik ve Savunma için Stratejik Pusula” metnine tepki gösterdi. Türkiye, metinde Doğu Akdeniz ile ilgili anlaşmazlığa Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bakış açısıyla değinilmesine, Türkiye’nin NATO üyesi olmasına karşın güvenlik işbirliğinin sığ bir yaklaşımla ele alınmasına ve Türkiye’nin tam üye adayı değil de ortak olarak bahsedilmesine karşı çıktı.

BBC Türkçe‘de yer alan bir haberde, AB’nin kendi öz kaynaklarıyla Avrupa‘nın güvenliğini nasıl daha iyi sağlayabileceğini somutlaştıran bir belge özelliği taşıyan Stratejik Pusula‘da Türkiye’nin metinde eleştirdiği ifadeleri derlendi.

DOĞU AKDENİZ

47 sayfalık Stratejik Pusula‘da iki yerde Türkiye’den bahsediliyor. İlki “Stratejik Çevremiz” başlıklı bölümün Doğu Akdeniz ile ilgili kısmında. Belgede, özellikle 2019 ve 2020 senelerinde Doğu Akdeniz’de yaşanan deniz yetkilendirme alanlarına ilişkin gerilimin olduğu gibi kaldığını; bunun da AB üye ülkelerin egemenlik haklarına dönük provokatif ve tek taraflı eylemlerden kaynaklandığı belirtiliyor.

Türk Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada söz konusu metnin Doğu Akdeniz bölümünün “Yunanistan ve Kıbrıs tarafından AB’ye dikte ettirildiği” görüşü ifade edilirken pusulanın bu haliyle “uluslararası hukuka, teamüle ve hatta AB’nin kendi müktesebatına aykırı ve gerçeklikten kopuk olduğu” kaydedildi.

Açıklamanın devamında, “Bu anlayışla doğru yönü göstermekten şaşarak ‘pusula’ olmaktan çıkan belgeyi ‘stratejik’ olarak görebilmek de güçtür. Bu belgenin AB’yi Doğu Akdeniz’de, çözümlerin değil, sorunların parçası yapacağı ve doğru stratejilere taşımayacağı aşikardır” değerlendirmesi yapıldı.

TÜRKİYE’YE İKİNCİ REFERANS: ORTAKLARLA İLİŞKİ

Türkiye’nin metinde ikinci kez isminin geçtiği kısım, “Ortaklarla Kurulacak İşbirliği” bölümünde yer alıyor.

Metnin bu bölümünde, “CSDP (Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası) misyon ve operasyonlarına katkıda bulunan Türkiye ile ortak çıkar alanlarında işbirliği yapmaya devam edeceğiz. Karşılıklı yarar sağlayan bir ortaklık geliştirmeye bağlıyız ancak bu, Türkiye’nin 25 Mart 2021 tarihli AB Konseyi açıklamasına uygun olarak işbirliği yolunda ilerlemek, sürekli gerilimi azaltmak ve AB endişelerini ele almak için Türkiye’nin vereceği eşit taahhüdü gerektiriyor” ifadeleri kullanılıyor.

AB’nin dile getirdiği Mart 2021 tarihli AB toplantısı deklarasyonu, genel olarak Türkiye ile AB arasında yaşanan Doğu Akdeniz bunalımının konunun muhataplarınca diyalog yoluyla ele alınmasını içeriyor ve gerilimin tekrar etmemesi koşuluna bağlı olarak Türkiye ile belirlenen pozitif gündeminhayata geçirilebileceği mesajını veriyor.

Stratejik amaçlar için geliştirilen bu metinde Yunanistan-Kıbrıs-Türkiye üçgeninde yaşanan sorunun tek taraflı bir dille aktarılması ve ortaklığın sığ bir şekilde ele alınması Ankara’nın tepki gösterdiği unsurlar arasında bulunuyor.

NATO ORTAKLIĞI VURGULANMADI

Ankara’nın tepki gösterdiği bir başka unsur ise Türkiye’ye ve temsil ettiği bölgesel ve kurumsal kimliğe yeterince vurgu yapılmaması. Bu durum Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Son günlerde yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında, belgenin gerçekleri ve doğruları bu şekilde ıskalamış olması ve aday ülke olan bir NATO müttefikini bu denli sığ bir bakışla ele alması AB için bir vizyonsuzluk ve talihsizliktir” sözleriyle dile getirildi.

Metnin yazılım sürecinde ve özellikle Ukrayna krizinin patlamasından sonra AB ile temaslarını artıran Türkiye’nin, Stratejik Pusula’da kullanılacak ifadelerin daha yapıcı olması ve günlük siyasi gerilimi yansıtmama beklentisini dile getirdiği kaydediliyor.

GÖÇMENLER

Son olarak belgede Türkiye, düzensiz göçü bir araç olarak kullanmakla da suçlanıyor.

AB’nin Yunanistan’ın AB metinlerine de giren mültecileri geri itme eylemlerini göz ardı ederek Türkiye’nin düzensiz göçmenleri kullandığını iddia etmesi de Ankara’nın tepki gösterdiği ifadeler arasında yer alıyor.

EN SON EKLENENLER