Yüksel Caddesi’nde dört mevsim direniş!

Yüksel Caddesi’nde başlatılan “İşimizi geri istiyoruz” eylemi bir yılını doldurdu. Polis şiddeti 365 gün durmadı, 3 kişi ölüm sınırına dayandı, eylemcilere 500 bin TL ceza kesildi, yüzlerce emekçi gözaltına alındı. Yüksel müdavimleri, bir yılı “Dört mevsim direniş” diye tanımladı.

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile birçok meslek grubundan yüzbinlerce insan açığa alındı ve ihraç edildi.
İLK TEPKİ GÜLMEN’DEN 
Tüm bu ihraçlara OHAL koşullarındaki baskı ikliminden kaynaklı yeterince tepki oluşmazken, Selçuk Üniversitesi’nde ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen, bundan tam bir yıl önce 9 Kasım 2016 günü tüm toplumu hareketlendirecek bir eyleme imza attı. Gülmen, Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde gelerek, “kendisi ve binlerce devrimci demokrat kamu emekçisi adına oturma eylemine başladığını” ilan etti.
Eyleme anında müdahale eden polis, Gülmen’i gözaltına aldı. Polis müdahalesi ilk günden başlayarak, bir yıl kadar sürdü ve yüzlerce emekçi yüzlerce kez şiddet görerek Yüksel’de gözaltına alındı.
ÖZAKÇA: BİZ KAZANACAĞIZ
Nuriye Gülmen’le başlayan eyleme 17 Kasım’da kendisiyle birlikte 244 gündür açlık grevinde olan Semih Özakça ve 169 gündür açlık grevinde olan Esra Özakça da “Biz kazanacağız” sloganıyla İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemine başladı.
Ardından eğitimci Acun Karadağ ve Yüksel’in simge ismi haline gelen Veli Saçılık’ın da katılımıyla Gülmen’in fitilini yaktığı eylem, “İşimizi geri istiyorum” eylemine dönüşmüş oldu.
Her geçen gün eyleme katılım arttı, polis şiddeti ve eylemin etkisi de… Gülmen’in başlattığı eylem daha sonra Ankara’nın göbeğinin bir karakola dönüşmesine neden oldu.
BİR GÜN İÇİN KATILMIŞTI SİMGE İSİM OLDU
Burdur Cezaevi’nde 5 Temmuz 2000’de tarihinde Hayata Dönüş Operasyonu sırasında cezaevi duvarını yıkan dozerin kepçe darbesi sonucu kolunu bir kaybeden Veli Saçılık, 22 Kasım’da ihraç edilmişti. Saçılık, Yüksel Caddesi’ndeki eyleme katılımını şu sözlerle anlatmıştı: “Henüz ihraç edilmemiştim. Gülmen’i sosyal medyada gördüm, bir gün de olsa destek olmalıyım demiştim. Ama bir yıl oldu, direniş daima!” Saçılık’a yönelik polis şiddeti ilk günden bu yana gündem olurken, polis eylemler sırasında Saçılık’ın kopartılan ampute kolunu kırdı.
GÜLMEN: BİR MEVZİMİZ VAR 
Açığa alındığı için eyleme başlayan Gülmen, eyleminin 60’ıncı gününde ihraç edildiğini öğrendi. Gülmen, buna dair verdiği bir röportajda, “Halihazırda bir mevziimiz var ve bu atılma haberini direnişle karşılamaktan onur duyuyorum” diyerek, eylemlerin süreceğini duyurdu. Eylemler, her gün İnsan Hakları Anıt önünde polis müdahalesi altında devam etti.
‘ALANI KAZANDIK’
“İşimizi geri istiyoruz” eylemi Gülmen ve Özakça öncülüğünde tam 120 gün sürdü. Sadece Gülmen, eyleminin ilk 20 gününde 17 kez gözaltına alındı. Eylemin 19’uncu gününde kamuoyunun oluşmasıyla polis müdahalesi uzun bir süre dururken, Gülmen o günleri şöyle anlatmıştı: “O gün yine gözaltı ve darp edilmeye hazır bir şekilde alana gittim. Polisler gelip çekim yaptı, çekiyorlardı ama gözaltına almıyorlardı. Akşama kadar bu şekilde bekleyiş devam etti ve ben anladım ki ısrarlarım sonuç verdi. İşime dönsem anca bu kadar sevinirdim. Vazgeçeceklerini biliyordum. Alanı kazanmak bizim için önemliydi, böyle bir süreçte mevzi kazandık ve faşizme geri adım attırdık. Onlara ‘Pes edeceksiniz’ dedik ve pes ettirdik.”
AÇLIK GREVİ VE ÇİÇEKLİ ANIT
“Gerekirse açlık grevi yapacağız. Taleplerimizin karşılanmasını istiyoruz” diyen Gülmen ve Özakça, 11 Mart 2016 tarihinde açlık grevine başlayacaklarını duyurdu. Buna ilişkin Meclis’te 9 Mart günü basın toplantısı düzenleyen ikili, Meclis çıkışında gözaltına alındı, 5 gün gözaltında tutulduktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Açlık grevine 9 Mart günü gözaltında nezarethanede başlayan Gülmen ve Özakça, açlık grevine 245’inci gününde cezaevinde ve ev hapsinde devam ediyor.
Açlık grevi ardından İnsan Hakları Anıtı önünde eylem 24 saatlik nöbetle devam etti. Açlık grevinin ilerleyen günlerde Gülmen ve Özakça’nın etrafı destek çiçekleriyle doldu. O günden sonra anıt, “Çiçekli Anıt” olarak anılmaya başladı. Öyle ki polis, defalarca anıt önündeki çiçekleri dahi alandan topladı.
KRİTİK GÜNLER VE TUTUKLAMA
Anıt önünde 24 saatlik açlık grevi nöbeti tutulurken, grevin 61’inci gününde 8 Mayıs gecesi Nuriye Gülmen’in fenalaştığı yönündeki haber ve görüntüler sosyal medyada adeta infial yarattı. HDP ve CHP’li vekiller sabahın erken saatlerinde anıt önüne geldi. O günden sonra açlık grevinin 76’ncı gününe kadar Yüksel Caddesi’nde uzun zamandır görülmeyen şekilde kitlesel eylemler düzenlendi.
Yüksel Caddesi’nde kitlenin her geçen gün artması, OHAL karşıtı söylemler ve taleplerin daha da yüksek sesle dillendirilmesi ardından açlık grevinin 76’ncı gününde 22 Mayıs’ta Gülmen ve Özakça’nın Kızılay’da açlık grevini sürdürdüğü eve polis operasyon yaptı. Gülmen ve Özakça, “Yeni bir Gezi süreci başlatmak” iddiasıyla tutuklandı.
Eylemciler tutuklama ardından günde iki kez saat 13.30 ve 18.00’de olmak üzere anıt önünde bir araya gelme çağrı yaptı.
ANIT DA HAKLAR DA İNSANLAR DA GÖZALTINDA
Gülmen ve Özakça’nın gözaltı alınması ardından Yüksel Caddesi’ne de müdahale eden polis, İnsan Hakları Anıtı’nın etrafını bariyerlerle çevirdi, Yüksel Caddesi’ne seyyar karakol kurdu. O günden sonra anıt önünde günde iki kez açıklama yapmak isteyen, Gülmen ve Özakça’ya destek olmak isteyen herkes polis şiddetine, biber gazına ve gözaltı uygulamasına maruz kaldı.
EV HAPSİ DE ÇARE OLMADI
Gülmen ve Özakça’nın tutuklanması ardından Yüksel Caddesi’ndeki eylemler devam ederken, her gün günde iki kez eylemcilere müdahale edilirken, çare Yüksel eylemcilerinin ev hapsine alınmasında bulundu! 6 Temmuz 2017 günü gözaltına alınan Acun Karadağ, Erdoğan Canpolat, Nazife Onay, Esra Özakça ve Nazan Bozkurt’a 12 Temmuz günü ev hapsi cezası verildi. Ancak eylemciler bu kararı tanımayarak, ayak bileklerine takılan elektronik kelepçeleri çıkardı ve tekrardan Yüksel Caddesi’ne geldi.
YÜKSEL’DE ZEHİRLİ GAZ KULLANILDI 
Şiddet ve gaz kullanımı dönem dönem o kadar arttı ki Ankara Tabip Odası’nın (ATO) araştırmalarına göre Model5 biber gazına maruz kalan eylemcilerin sindirim sistemlerinde zehir tespit edildi. İnsan hakları örgütleri, Yüksel Caddesi için “İşkence sokağa indi” tepkisini gösterdi.
HER GÜN İKİ KEZ GÖZALTI
“İşimizi geri istiyoruz” eyleminin başından bu yana yüzlerce kez gözaltı uygulaması gerçekleşti. Sadece Veli Saçılık 50, Acun Karadağ 70 ve İlker Işık 100’den fazla kez gözaltına alındı. İlker Işık, Ekim ayı boyunca her gün günde iki kez olmak üzere toplam 60 kez gözaltına alındı.
SAÇILIK: 500 BİN TL CEZAMIZ VAR
Eylemcilere gözaltı ve ev hapsi yanında para cezası da verildi. Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Veli Saçılık, “Para cezalarıyla ilgili haber yapılınca hesaplamalar yaptım. Buna göre, sadece son bir ayda Yüksel direnişçilerine 70 bin TL para cezası verildi. Bir yılın toplamında ise 500 bin TL gibi bir rakam ortaya çıkıyor” bilgisini verdi.
‘ZORBALIĞA KARŞI DİRENİŞ YILI’
Saçılık, “İşimizi geri istiyoruz” eyleminin bir yılını şöyle özetledi: “Yüksel, AKP’nin pullarını, gerçek yüzünü döktüğü, Fetullah ile mücadele adı altında aslında emekçiler ve ezilen halklar ile mücadele ettiğinin göstermesi açsından önemli bir yer tuttu. Ben Yüksel eylemini kazanılmış bir eylem olarak görüyorum. Ayrıca büyük kitlelerin sokağa çıkamadığı zamanlarda sembolik olarak öne çıkan insanların kitleleri etkileyebileceği ve kitlesel eylemlere yol açabileceğini göstermesi açısında da değerli. Ama Nuriye ve Semih’in açlık grevini hala bir yere bağlayamamış olmamız, bizim ve bir bütün olarak da bu toplumun AKP’ye karşı konumlanan herkesin eksikliği olarak görüyorum.”
‘NURİYE VE ANNEM HEP AKLIMDA’
Bir yıl boyunca hafızasının Yüksel’le bütünleştiğini belirten Saçılık, aklından çıkmayan olayları da şöyle sıraladı: “İlki Nuriye’nin 9 Kasım günü yaptığı oturma eylemine tek başına çıkmış olması. Bu eylem Rosa Parks’ın beyazların koltuğuna oturduğu eylemdir. Bu eylem OHAL’de sokağa çıkılmaz algısını paramparça etti. Diğer unutamadığım olay ise annemin gözlerim önünde yerlerde sürüklenmesi oldu.”
DÖRT MEVSİM DİRENİŞ
Yüksel eyleminin müdavimlerinden öğretmen Acun Karadağ ise, bir yılın sonunda duygularını MA’ya şöyle anlattı: “Dört mevsim süren bir direniş. Kışın başladı, iki mevsimi oturma eylemiyle geçti. Sonrası ise Nuriye ve Semih’in açlık grevi ve Yüksel eylemleri. Biz somut bir kazanım elde etmedik diyemeyiz. İşe geri dönme talebimiz gerçekleşmedi ama dünya sesimizi duydu. Bu iktidarın baskıyla, işkenceyle uyguladığı hukuksuzluk teşhir oldu. Özellikle eylem yapanlar çok ağır işkencelere maruz kaldı. Ama bunun yanında dev gibi tarihi bir direniş devam ediyor. Direnişi zaferle taçlandıracağız, buna inanıyorum. O da Nuriye ve Semih’in işlerine dönmesi ve açlık grevinin bitmesidir. O gün Yüksel direnişi sona erecek ve belki başka direnişlere evirilecek, başka mücadele alanlarına evirilecektir. Bir yıllık direnişi OHAL’i parçalayan dört mevsimlik direniş olarak tanımlıyorum.”
365 GÜNLÜK HAK İHLALLERİ
Yüksel eylemlerinin başından beri insan hakları savunucusu kimliğiyle gözlemleyen İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Adnan Vural ise, “Devletin bir yıldır süren Yüksel eyleminde yaptığı tek şey 365 günlük hak ihlallerdir” dedi.
Kendisi de 692 Sayılı KHK ile ihraç edilen Vural, şunları ifade etti: “Yüksel Caddesi’nde başlayan eylem, bir sivil itaatsizlik eylemidir, bir hak arama eylemidir. Bu hak arayışında polisin yoğun olarak sokağa taşıdığı bir işkence var. Bir yıl boyunca Yüksel ile Konur’un kesiştiği yerde eyleme katılan katılmayan herkese işkence yapıldı. Yüksel’de amirden amire değişen kişiye özgü hukuksuzlar yaşanıyor. Ya düşünebiliyor musunuz; İnsan Hakları Anıtı aylardır gözaltında tutuluyor. İnsanların orada fotoğraf çekmeleri orada durmaları yasaklanmış. Türkiye AİHM’ye ve altına imza attığı tüm uluslararası sözleşmelere aykırı davranıyor.”
MA / Selman Güzelyüz

EN SON EKLENENLER