Zaman birlikte yol alma, direnme günüdür!

SATİYE ÇAKMAK

Aralık ayını daha yeni geride bıraktık. Bu aya bakınca bile içinden geçtiğimiz sürecin mağdurlarını görebiliriz. Aralık ayı birçok katliamı bize reva görenlerin ayıdır. Onun içindir ki, bize nasıl baktıklarını bilmek için bu ay içerisinde yaşanan katliamlara bakmak yeterlidir.

Sadece bakmak değil bunlarının neden ve niçin yaşandığını  anlamakta bir o kadar önemlidir. Maraş katliamı, 19 Aralık  2000 hayata “dönüş operasyonu” -İnsanları cezaevlerinde diri diri yakıp bunun adını da hayata dönüş olarak adlandırmaları da  utanç vericidir- ve son olarak 28 Aralıkta yaşanan  Roboski katliamı.

Yani, bu ay Alevilerin, Kürtlerin, Solcuların katledildiği süreci içinde barındıran bir aydır.

Tüm bunları anlamlandırmak için epey bir gerilere gitmek ve egemen ulus devletinin inkâr politikasına bakmak yanlış olmaz. Bu katliamların derinliklerinde Osmanlıdan devir alınan mantık üzerine kurulmuş Türk-İslam sentezli devlet vardır.

19 Aralık 2000 tarihînde cezaevlerine dönük yapılan operasyonlarda düzene karşı gelenlere devletin ne kadar zalim ve acımasız olduğunu görebiliriz.  Bu acımasızlığı ulus devlet  bazen  kolluk kuvvetleri ile yaparken bazen de Maraş’ta  olduğu gibi Türk-İslamcı sağcı çeteleri kullanarak yapmıştır.

Kahramanmaraş’ta ülkücülerin yönlendirdiği kitleler -Faşistiyle, dincisiyle Türkiye sağı her zaman olduğu gibi “göreve” hazır beklemektedir- daha önceden tespit edilen evlere saldırıya geçmiştir. Bu saldırganlar 150 kişiyi  korkunç şekilde öldürmüş, yüzlerce kişiyi ağır yaralamış, çok sayıda kadına tecavüz edilmiş, yüzlerce ev ve iş yeri kullanamaz hale getirmiştir. Kısacası  “egemen sınıfın  tek ulus tek dil yaratma stratejisi”. 19-26 Aralık 1978’de ‘Maraş Katliamı’ olarak resmedilmiş ve tarihteki  yerini almıştır.

Yıllar sonra ise 28 Aralık’ta gene tarihimize kara bir leke olarak kalacak olan Roboski katliamın herkesin gözünün önünde yapılmıştır.  T.C  tarihine baktığımızda  katliamlar ve komplolara dolu bir tarih olduğunu görebilmekteyiz. Bu politika inkâr ve imhaya dayalı faşizan bir politikadır. Egemen  devlet anlayışı içinde  Alevi, Kürt, başka dil, başka kültür yoktur. Tek dil, tek din tek ulus vardır bunu sağlamak içinde tamamen milliter  bir sistem vardır.  Bu nedenledir ki Roboskide  çoğu çocuk 35 insanın ölmeleri için Kürt olmaları  yeterli bir neden olarak görülmüştür.

Bugün egemen ulus devlete karşı gelen sadece Aleviler değil,  toplumun tüm  ezilen emekçi katmanları  bu katliamların mağduru durumundadırlar.

Onun içindir ki; önemli bir dönemeçte bulunduğumuz şu günlerde, aynı ateşle yakılan biz Aleviler, Kürtler, Türkler, Ermeniler, Rumlar, Lazlar kısacası bu sistemde zarar gören, canı yanan herkes, yan yana gelip mücadele etmeliyiz.

Zaman birlikte yol alma, direnme günüdür.

EN SON EKLENENLER