‘Zeytinleri oğlumun yerine koydum, bir daha ölmesine izin vermem’

Soma’da yaşamını yitiren 301 işçiden biri olan Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak, “Zeytin ağaçlarında oğlumun bakışlarını görüyorum. Zeytin ağaçlarımı evladımın yerine koydum. Bir daha ölmesine izin vermem” sözleriyle zeytinlik tasarısına tepki gösterdi.

“Ben zeytin ağaçlarında oğlumun bakışlarını görüyorum. Zeytin ağaçlarımı evladımın yerine koydum. Bir daha ölmesine izin vermem.” Bu sözler, Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014’te 301 madencinin can verdiği faciada yaşamını yitiren Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak’a ait. Meclis’te kabul edilmesinin ardından tekrar komisyona çekilen, zeytinlikler için “İdam fermanı” olarak anılan, zeytinlikleri sanayi ve maden ocağı işletmelerine açan “Üretim Reform Paketi”ne tepkisini dile getiren anne Çolak, oğlunun yitirdiği maden faciasının ardından Soma’da zeytinliklerin hedef alınmasıyla ikinci büyük bir acı yaşadığını söyledi.

‘NEFES ALDIĞIMIZ AĞAÇLAR KATLEDİLİYOR’

Soma’ya bağlı Kozlu Ören köyünde 5 dönümlük zeytin tarlası olan Çolak, oğlunun yitirmesinin ardından ağaçlarını oğlunun yerine koyduğunu söyledi. Daha önce kesilen zeytin ağaçları için canının halen yandığını belirten anne Çolak, şunları söyledi: “Ağaçlar kesildiği için canım acıyor. Ama biz o toprağa zarar verirsek o toprak bizden intikamını kötü bir şekilde alır. Toprak anadır. Enerji üretimi olacaksa doğayı kirletmeden yapılsın. Ağaçlara dokunulmasın. Zeytin ağacının bir Tanrı ağacı olduğunu söylerler. Ama burada bütün ağaçlara zarar veriyorlar. Oksijen aldığımız, nefes aldığımız ağaçlar katlediliyor. Ben bir anne olarak diyorum ki daha ne kadar duyarsız kalacağız.”

‘ZEYTİN YAŞAMIN SİMGESİ’

“Zeytini seversen, okşarsan o da sana verimini gösterir” diyen Çolak, zeytinin barışın ve yaşamın simgesi olduğunu belirterek, şunları dile getirdi: “Zeytin ağaçlarının kesilmesi demek başkalarının himayesinde çalışmak zorunda kalmamız demektir. Eşim yıllarca madende çalıştı. Bir oğlumu madende kaybettim. Geride bir oğlum kaldı. Ben çalışmaya başladığımda oğlum Uğur 2 yaşındaydı. Ben 27 yıldır sigortasız ve güvenlik koruması olmadan tarlalarda çalıştım. Çocuklarım hayatı öğrensin diye ben kendimle birlikte tarlalara götürdüm. Tütüne, pancara ne yapıldıysa zeytine de o yapılmak isteniyor. Tütünü ektirmediler, tarlalarımız İsrailli sermaye sahiplerine peşkeş çekildi. Çocuklarımız madenlerde öldü. Nefes alamaz olduk burada. Şimdi de yeni tesisler yapmak istiyorlar. Biz istemiyoruz. Ne tesis ne de çocuklarımıza kötü bir dünya bırakmak istemiyoruz.”

Ruken Demir – dihaber

EN SON EKLENENLER