Mahremiyet yalan olunca

Siz de sık sık “Bu cep telefonları yokken nasıl yaşıyor muşuz biz?” diye soruyor musunuz kendinize? Yaklaşık 20 küsur yıl önce dünyamıza giren bu teknolojik aletler hayatımızı öylesine ele geçirdi ki, sabah evden cep telefonunu unutarak çıkan akşamı zor eder hale geldi. Çoğumuz işlerimizin önemli bir kısmını bu aletlere teslim ettik, iletişim denen olguyu bırakın hayatımızın merkezine yerleştirmeyi, dünyanın dönüşünü bile etkileyecek olmazsa olmaz bir garabete dönüştürdük. Yıllar önce Boğaziçi Üniversitesi’ne gelen Baudrillard yaptığı konuşmada “İletişim kurmak varken, konuşmak niye ki?” diye sormuştu, ironik bir tavırla. Yanıtını bilmesek de, sorunun anlamını hepimiz kavrıyoruz artık, her gün iletişim kuran ama iş konuşmaya gelince yalpalayan bir güruh olarak. Hele bizden sonrakiler (yaşı 40’ın altındakiler ve daha da altındakiler) için daha da vahim durum, konuşmak, sohbet etmek diye bir şeyi neredeyse hiç bilmiyorlar.

Tehlikeli bir oyun

7 yakın arkadaşın bir akşam yemeği için toplaştığında oynadıkları, önce masum, ama sonrasında vahşi bir hesaplaşmaya dönüşen, “cep telefonlarımızı masaya bırakalım, gelen her SMS, WhatsApp mesajını ve telefonu hep birlikte görüp duyalım” oyunu, ilginç bir şekilde modern dünyadaki insanlık durumunu gözler önüne seren antropolojik bir sondaja dönüşüyor “Cebimdeki Yabancı”da. İtalyan filmi “Perfetti Sconoscuiti”nin aslına sadık kalan bir uyarlaması olan film mahremiyet kavramının doğasına dair de ilginç saptamalarda bulunuyor. Mahremiyet -moda deyimle- ‘yalan’ olunca, yani bir köşeye atılıverince, mahremiyetin aslında ne kadar da yalanlarla örüldüğünü anlıyoruz, film boyunca izlediğimiz çeşitli durumların ışığında. 7 kişilik grubun sırları, yalanları ve günahları ortaya dökülünce önyargılar, ikiyüzlülükler, sahte ilişkliler de çıkıyor açığa; kimi zaman alabildiğine komik ama kimi zaman da tokat gibi acıtıcı sahnelerle. Serra Yılmaz’ın bu ilk yönetmenlik denemesinden alnının akıyla çıktığını hemen belirtelim. Kendisi de bir oyuncu olduğu için filmde rol alan kadroyla çok iyi iletişim kurduğunu tahmin etmek zor değil. Zaten izleyicinin bir an bile kopmadan izlediği, kahkahadan gerilime çok hızlı geçtiği filmde performanslar son zamanlarda izlediğimiz en yüksek ortalamalardan birini tutturuyor. Son dönemin en parlak isimlerinden Çağlar Çorumlu, her izlediğimizde hayran kaldığımız Şebnem Bozoklu başta olmak üzere tüm kadro, neredeyse tamamı tek mekânda geçen ve nüansların çok önem kazandığı filmde övgüyü hak ediyor doğrusu. Tabii ustalıklı görüntü yönetiminin filmin başarısında ciddi bir payı olduğunu da belirtmek gerek. Uzun lafın kısası, “Cebimdeki Yabancı” uzun zamandır özlemini çektiğimiz kaliteli komedilerden biri. İzlemenizde fayda var.

Herkes bu filmi çekiyor!

“Cebimdeki Yabancı”nın uyarlandığı İtalyan filmi “Perfetti Sconoscuiti” öyle büyük sükse yaptı ki, Türkiye dışında İspanyol ve Yunan uyarlamaları da yapıldı. Üstelik bir de Fransız uyarlaması geliyor… Filmin evrensel kapsama alanı ve senaryosunun tıkır tıkır işleyen matematiği birçoklarının iştahını kabartmışa benziyor

EN SON EKLENENLER