Müziğiyle hakikate ulaşma yolunda

Aşkını, inancını, müzikle dile getiren ve bu yüzden İran rejimi tarafından baskılara maruz kalan Ador Hooyar, müzikal yolculuğunu Türkiye’de sürdürmeye çalışıyor. İran’da baskı altında olan Ehl-i Hak inancına sahip olan Hooyar, müziği hakikate ulaşma yolu olarak seçen, ülkesinden kovulmuş ‘bir hakikat sürgünü’

İran müziğinin tınılarını barındıran, sesi ve müziğini de “tanrıya bir yakarış” gibi değil, “haksızlığa bir isyan gibi” dillendiren Ador Hooyar, Ankara’da Saz ve Erbane kursları ile müzikal yaşamına devam ediyor. Aşkı inançla, inancı müzikle buluşturan, müziği de hakikate ulaşma yolu olarak seçen, ülkesinden kovulmuş “bir hakikat sürgünü”. Sadece müziği değil, aynı zamanda müziğine yedirdiği yaşanmışlıklarını da insanlara anlatmaya, öğretmeye çalışıyor. 2016 yılında bin bir zorlukla Türkiye’ye göç eden Hooyar, İran’da yaşayan Ehl-i Hak (Yaresan) mezhebinden. Yaresanlığın izinden müziğini sürdüren Hooyar, dertlerini Kürt dilinin Gorani lehçesiyle anlatıyor. “Kürt olduklarını saklayarak yaşamlarını sürdürdüklerini” uzun uzun anlatan Hoyyar, bu dışlanmaya bir de “Yaresan mezhebine sahip olmalarının” eklendiğini dile getiriyor. Yaresan mezhebini, “şeriat, tarikat, marifet yollarını takip ederek hakikate ulaşma” arayışı olarak tanımlayan Hooyar, müziğin aynı zamanda “sultan” dedikleri “Allah’a” ulaşma arayışı olduğunu dile getiriyor.

Müzik kutsal bir yol

Beş yaşında ses ve müzikle ilgilenmeye başlayan ve daha çok kendi anlatımıyla “kozmik ses ve tınıların peşine” düşen Hooyar’ın arayışına doğal olarak, İran’ın mistik müzik ruhu eşlik ediyor. Elindeki enstrüman ise 70 yıllık bir tenbur olan Hooyar, erbanesiyle de ayrı bir dostluk geliştirmiş durumda. Bütün müzik enstrümanlarını çalabilen Hooyar, bunu “kutsal yol” olarak tanımlıyor.

11_ador

İşkence yaptılar

İnancını müzik yoluyla topluma öğretmeye çalışan ve çok geçmeden de hedef haline gelen Hooyar, 16 yaşında cezaeviyle tanışıyor ve o süreci şöyle anlatıyor: “Beni Irak esir kampına koydular. Katil ve kaçakçılarla aynı hücrede kaldım. Çocuğumu kaçırıp öldürmeye çalıştılar. Elektrikli işkence yaptılar, teker teker parmaklarımı kırdılar. Altı ay boyunca müzik yapamadım. Gururumu ve onurumu öldürmeye çalıştılar.”

Müzikle yattım, müzikle kalktım

Cezaevinde müzik grubu kuran Hooyar, “Suçlarımdan birisi müzik öğretmekmiş. Cezaevi kıyafetleriyle grupça şarkı söylüyorduk. Hayatımın her alanında müzik yapamaya çalışıyordum. Çünkü ben müzikle yattım, müzikle kalktım, müzikle ilgili düşündüm ve araştırdım. Legal ve illegal, bütün yollarla bir çok yerde konser verdim. Ben bir müzik kompozoruyum aynı zamanda doğaçlama yapıyorum” ifadelerini kullanıyor. Hooyar, aynı zamanda Koreli bir dansçı kadınla hayatını birleşmiş.

İran’a benzemeye başladı

“İran’dan çıkmasaydım öldürülecektim” sözleriyle Türkiye’ye geliş nedenini paylaşan ve Hooyar, İran’dan kaçarken yolda hayatını kaybeden arkadaşlarının acısını ise unutamıyor. Hooyar, Türkiye’ye ilişkin gözlemlerini de, “Son dönemlerde yaşananlar gittikçe İran’a benzemeye başladı” kaygısıyla ifade eden Hooyar, ülkelerin yaşananlardan ders çıkarması gerektiğini söylüyor.

Yaresanlar asimile oluyor

İran’da Yaresan kültüründen 11 milyon nüfusun yaşadığını ancak bunların bilinmediğini anlatan Hooyar, “Türkiye’de olduğu gibi İran’da da kimlik kartlarında dini İslam yazıyor. Hiçbir hakları yok. İş kuramıyor, ev alamıyorlar. Hiçbir şeye sahip olamadığın için kültürün yavaş yavaş ölüyor ve asimile oluyorsun” diyor.

Ayşe Sürme/Ankara-dihaber

EN SON EKLENENLER