Çepni: Sosyalizmden başka bir alternatif kalmamıştır

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni, Covid-19 salgınında Türkiye iktidarının hem siyasi hem de ekonomik anlamda iflas ettiğine dikkat çekti. Korona salgınının iktidar için, 15 Temmuz’dan sonra ikinci “Allah’ın lütfü” olduğunu söyleyen Çepni, “Yeni bir OHAL sistem kuruldu. Suriye’deki işgal, orada beslediği çetelerle Libya’da giriştiği maceralarını gündemden çıkardı. Fakat siyasi ve ekonomik iflasını ise korona salgınında da saklayamadı. Başka ülkelerde misyonerlik yapan Kızılay, İnsani Yardım Vakfı (İHH) gibi kurumlar eliyle maske dağıtımını bile yapamadılar. Herkes iktidarın nasıl bir iflas içinde olduğunu gördü” diye konuştu.

Salgın sürecinde devam eden ekolojik tahribatları değerlendiren Çepni, Türkiye’deki siyasi iktidarın bir şirket olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı. Salda’da, Bursa Yenişehir’de, Muğla İkizköy’de, Antalya’da Olimpos’ta, Van’da Zilan Deresi’nde, Artvin Yusufeli’nde her yerde iktidar ve şirketlerin işlerini görmeye çalıştığını ifade eden Çepni konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Kendileri de suç işlediklerini biliyorlar ve bu yüzden gizli kapaklı iş yapıyorlar. AKP-MHP faşist koalisyonu tam bir sömürgecilik zihniyetidir. Erdoğan, “devleti bir şirket gibi yöneteceğim” derken tam da bunu itiraf ediyordu. AKP-MHP faşist koalisyonu bir şirkettir. Bakın, iktidarın bakanları aynı zamanda birer şirket sahibi. Sağlık bakanı, turizm bakanı vd. Kim Saray’da ise hepsinin en az bir tane yasa dışı kaçak işleri var. Hepsi ülkeyi yağmalamak, arsa kapmak, pay almak peşinde. Danışmanından trollerine kadar.”

RANT KAVGASI ÇIKIYOR

Koronavirüs sürecinden yararlanarak doğayı katleden birçok projenin hayata geçirildiğini söyleyen Çepni, “Devlet, bütçesinin, bürokrasinin, “yer altı ve yer üstü kaynakları”nın anonim paylaşım şirketi. Bu şirketin etrafında başta inşaat ve enerji şirketleri olmak üzere bir sürü şirket toplanmış durumda. Devlet bu şirketler koalisyonunun hem kapıştıkları yer hem de ortak işlerini yaptıkları yer. Şirketin kar etmesi için sürekli bir şeyleri öğütmesi, paraya, sermayeye ranta çevirmesi gerekir. Yoksa, Ergenekon, FETÖ operasyonlarında gördüğümüz gibi kardeş kavgası çıkıyor.

Birbirlerini yememek için, elbirliği ile halkı ve doğayı yiyorlar. Maalesef emekçilerin, toplumun örgütsüzlüğünden yararlanarak doğanın yıkımı pahasına projelerini sürdürüyorlar. Elbette bunun sonu felaket. Bakın, somut örnek Zonguldak. Korona nedeniyle 30 büyükşehir ile Zonguldak’ta da sokağa çıkma yasağı ve karantina uygulandı. Neden Zonguldak? Çünkü en çok kanser ve akciğer hastalığı olan illerin başında. Neden? Çünkü insanlar yıllardır kömür soluyor.

Madencilik ve termik santraller yüzünden havası en kirli il. Peki koronanın merkez üssü neden İstanbul? Çünkü son derece planlı bir şekilde İstanbul “mega kent” haline getirildi. Ve hiçbir açıdan hiçbir sorununu çözmek mümkün değil. Çünkü öyle istiyorlar. Bu tam bir yıkım. Ama bu yıkım herkes için geçerli değil, şirketler bu yıkımdan çok memnun çünkü karlarına kar katıyorlar, sürekli yeni sermaye birikimi alanı buluyorlar. Ama işçiler emekçiler, göçmenler, Kürtler, Romanlar gibi ezilen halklar için ve bunların içinde de kadınlar için bu tam felaket oluyor” şeklinde konuştu.

BARBARLIK ÇAĞI

Covid-19 salgınının kendiliğinden ortaya çıktığını düşünmenin imkansız olduğunu vurgulayan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, ekolojik tahribat ve neoliberal politikalara dikkat çekti. “Salgın yüzyılı tanımı aslında tam olarak biyolojik savaşlar demektir. Korona salgınını kendiliğinden ortaya çıkan bir salgın olarak düşünmek imkansız” diye Çepni şöyle konuştu: “Bu virüsün kasten yayıldığını söylemek değil. Ya da laboratuvar ortamında üretildiğini iddia etmek de değil. Ki bunları da yabana atmamak gerekir. Birçok açıdan değerlendirme yapmak zorundayız.

Emperyalist kapitalist ülkeler, yıllardır biyolojik savaş teknikleri üzerine çalışıyorlar. Salgınlar da iki türlü ortaya çıkıyor; birincisi, ormanların tahrip edilmesi. İkincisi, var olan bazı virüsler değişim göstererek insanların bağışıklık sistemini yeniyor. Fakat eğer sağlıklı bir gıda sistemi varsa, insanlar sağlık güvencesine sahipse, yeterli ve ücretsiz sağlık hizmeti veriliyorsa salgınların önlenmesi son derece mümkündür. Korona salgınının bu kadar çok can almasının nedeni neo-liberal politikalardır.

Sağlık sistemi özelleştirildi. Şirketler insanlar hasta olmasın diye değil, hasta olsunlar da para kazanalım diye uğraşıyor. BM açıklama yapıyor, 4 milyar insan temiz suya erişimde sorun yaşıyor. 2 milyar insan açlık sınırının altında yaşıyor. Zaten binlerce insan açlıktan susuzluktan ölüyor. Dolayısıyla zaten ezilenler için felaket çağı, barbarlık çağı yaşanıyor. Mesele bu barbarlık çağına son vermek, bir avuç kapitalistten dünyayı ve kendimizi kurtarmaktır. 21. Yüzyılın nasıl bir çağ olacağına bu mücadelenin sonucu karar verecektir. Kesin olan şey ise insanlığın önünde artık sosyalizmden başka bir alternatif kalmamıştır.”

 

 

EN SON EKLENENLER