Çiftyürek: Kürtler Kobanê’de ne yaptıysa Efrîn’de de onu yapar

Türkiye’nin Efrîn’e dönük saldırılarının sonuçsuz kalacağının vurgulayan ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, “Kobanê kuşatmasına karşı dört parçada halkımız ne yaptıysa Efrîn’de de aynı şeyi yapacaktır” dedi.

Kürt güçlerinin QSD öncülüğünde Rakka’da DAİŞ’e darbe vurarak, kenti özgürleştirmek için tarihi bir operasyon başlatmışken, Türkiye kendisine dönük hiçbir saldırı girişimi dahi olmayan Efrîn’e dönük saldırı planları başlattı. Efrîn ve Şehba bölgesine dönük saldırı planları kapsamında Ezaz, Exterin, Rai, Cebel Akil, Bab ve Mare bölgesine yığınak yapılırken, Türkiye günlerdir Efrîn’e top atışları gerçekleştiriyor. Türkiye’nin tüm hazırlıklarına karşı ise Efrîn halkı 7’den 70’e yüz binlerce kişi sokaklara çıkarak, Türkiye’nin olası saldırıları karşısında topraklarını koruyacaklarını ve saldırılar karşısında sessiz kalmayacaklarını açıkladı. Türkiye Efrîn’e saldırmak için bir yandan da Rusya, ABD, İran yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirerek, izin almak istiyor. Ancak Efrîn’e olası bir saldırının bölgeye büyük ve ağır sonuçları olacağı tartışılıyor.

Türkiye’nin Efrîn’e olası saldırısı, sonuçları, karşılaşacağı direniş, bölgenin durumu ve önümüzdeki sürece etkileri hakkında dihaber’in sorularını yanıtlayan Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Efrîn’e saldırmanın çok kolay olamayacağını, olası saldırı karşısında Kürtlerin bir bütün olarak karşı koyacağını vurguladı.

* Türkiye neden Efrîn’e saldırıyor?

Türkiye Efrîn’i de işgal etmeye hazırlanıyor. Efrîn’i de dedim çünkü Cerablus, Azez, Dabıq, El Bab zaten aylardan beri Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Türkiye işgali altında. Yani Efrîn ile Kobanê’nin karasal bağlantısının arasına yerleşmiş durumdayken, şimdi Efrîn’i de işgale hazırlanıyor! Neden? Çünkü dün “Kürtler ile birlikte büyüyeceğiz” diyerek emperyal hedefler peşinde koşan Türk rejimi, bu hedef Suriye ve esas Rojava ile Güney Kürdistan üzerinden çökünce, içeride Kürde savaş açarken, dışarıda da Kürdü hedef tahtasına koydu. Çünkü Efrîn, Kobanê gibi Rojava Kürdistan’ının coğrafik birliğinin köprüsü değil ama karasal birliğinin önemli tamamlayıcı unsurudur ve en önemlisi Efrîn, uzun soluklu perspektifle bakıldığında, Güney ile Rojava Kürdistan’ının birliğinin Akdeniz’e yani uluslararası sulara açılan kapısı olarak görülüyor.

‘TÜRKİYE, ÖSO EFRÎN ÜZERİNDEN İŞGALİ DERİNLEŞTİRMEK İSTİYOR’

Türkiye ve tüm statükocu güçler, “ABD’nin desteğiyle Akdeniz’e kadar bir Kürt koridoru oluşacak ve bu iş bir Kürt devletinin kurulmasına kadar gider” algısıyla hareket ettiği için mevcut işgal ile yetinmeyip, Rojava’nın daha kapsamlı işgaline yönelik tehdit üzerine tehditler savuruyor. Örneğin; Erdoğan, “Kuzey Suriye’de asla bir devlete izin vermeyiz”, ya da Urfa Akçakale’de PYD’ye seslenerek “Ülkemizi tuzaklarla teslim alabileceklerini sananlara cevabımızı, bizzat yerinde, sahada vermekte kararlıyız” demesi de bu algının ürünü. Nihayet tıpkı İran gibi Türkiye’de, kendi bölünmez birliğini Suriye ve Irak’ın birliği üzerinden gördüğü için dün Cerablus, Çobanbey, Azez, Mare ve El Bab’a kadar ÖSO ile birlikte işgal etti. Bugün Efrîn üzerinden bu işgali yaymak-derinleştirmek istiyor.

* Türkiye’nin Efrîn’e saldırması bölge açısından ne gibi sonuçları olur?

Öncelikle böyle bir saldırı birden fazla sonuç doğuracaktır. İşgalin çapına ve süresine bağlı olarak yol açacağı sonuçlar da değişecektir. Kalıcı işgale yönelmek ile oradaki Kürt yapısını kırmak-etkisizleştirmek amaçlı geçici işgalin ise farklı sonuçları olacaktır.

İkincisi; unutulmasın ki Türk devleti Cerablus’tan El Bab’a doğru işgale yönelirken, “Ben IŞİD’e karşı savaşıyorum” dediği için Uluslararası Koalisyon güçleri, Fırat Kalkanı’na yeşil ışık yakmıştı. Türk devletinin Efrîn’i işgal etmesi ise IŞİD ile savaşan ve koalisyonun sahadaki esas ortağı olan Kürtler ve YPG’yi hedef alacağından uluslararası tepkiler yükselecektir. Yani batı koalisyonunun bir üyesi olan Türkiye, yine batı koalisyonunun sahadaki esas müttefiki olan Kürtleri hedef aldığından daha geniş bir dirençle karşılaşacaktır. En başta Rakka’da birlikte IŞİD’e karşı savaşan ABD bunu sessiz karşılamayacak.

Üçüncüsü; işgale karşı direniş Efrîn halkı ve savunma güçleriyle sınırlı kalmayacak Rojava halkları bir bütün olarak ülkelerini savunmak için savaşacaklardır.

Dördüncüsü; Türk rejimi birçok faktörün üst üste gelmesiyle Kuzey Kürdistan’da oluşan taş çatlatan sessizliğe aldanmasın! İşgal Kuzeyli halkımızın/halklarımızın tıpkı Kobanê’ye sahip çıkması gibi siyasal dirilişine yola açacağı kanaatindeyim.

* Türkiye’nin olası Efrîn saldırısında nasıl bir direnişle karşılaşır?

Rojava’nın diğer kantonlarıyla karasal bağlantısının kesilmiş olması ve etrafının kuşatılması ciddi bir dezavantaj ama Efrîn halkı haklı! Muhtemel bir işgale karşı Efrîn halkı kendi toprağını savunacaktır. Bunun alternatifi yoktur. Türk devleti güçlü olabilir ama Efrîn-Kürt halkı da davasında haklıdır. Unutmayalım ki ABD, Vietnam’ı işgal ettiğinde dünyanın süper gücüydü ama sonuçta yenilmekten kurtulamadı. Çünkü Vietnam halkı davasında haklıydı ve kazanan Vietnam halkı oldu. Efrîn halkı da davasında haklı onlar da kazanacak. Şu da var, Türkiye uzun süredir Efrîn’i kuşatma altında tutarken sonuç almadı yani Efrîn halkını teslim almadı. Kuşatma ile de yetinmeyip sıkça “Sınır ötesinden Kilis’e yapılan saldırılara misliyle karşılık verdi” türünden uyduruk gerekçelerle Efrîn’in savunma hatlarını obüs toplarıyla vurmasına rağmen yine Efrin halkının direnişini kıramadı. Bununla da yetinmeyen Türkiye desteklediği örgütlerle birçok kez Efrîn’e saldırmasına rağmen sonuç alamadı.

* İçerde AKP-MHP ittifakı dışarıda da ÖSO, El Nusra gibi çete gruplarıyla ittifak kurulup, Efrîn’e saldırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette içeride de yani Kuzey Kürdistan ve Türkiye iç siyaseti yönünde de önemli sonuçları olacaktır. En başta AKP’nin Kürt halkında aldığı destekte kırılmalara yol açacak, açması da gerekiyor. Haksız-hukuksuz bir saldırıyı halkımız kabul etmeyecektir. Ayrıca savaşın ağır ekonomik, sosyal, siyasal sonuçları açığa vurdukça ve önemlisi savaşın kaçınılmaz sonuçlarından biri olan can kayıpları gelmeye başladıkça mehter marşı ile yaratılan destek atmosferi yerini savaşı ve savaş emrini veren iktidarı sorgulamaya bırakacak. Özellikle de saldırıda AKP’nin MHP ile birlikte hareket etmesi ve Efrîn’i Güney ile Doğu’dan ÖSO, El Nusra gibi Kürt halkına saldırı üstüne saldırı düzenleyen yapılarla birlikte yapması durumunda halkımızda daha güçlü tepkilere neden olacaktır.

* Türkiye’ye yürüttüğü bu dış politikayla, Efrîn’e saldırmakla sizce sonuç alabilecek mi?

Başta şunu belirtelim, Efrîn-Rojava ya da Güney Kürdistan, Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmiyor. Bu yöndeki her iddia gülünçtür, kimse inanmaz. Dileğimiz ve çağrımız Türk rejim ve hükümetine aklıselimin hakim olması ve Efrîn’i işgale yönelmemesidir. Hiçbir işgalci işgal ettiği ülkede kalıcı sonuç almamıştır Türk devleti de Efrîn’de sonuç alamaz.

* Rusya’nın tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürtlere ‘Türk sopasını’ mı gösteriyor?

Bu açıdan öncelikle dikkatler, Putin-Erdoğan Hamburg görüşmesine çevrilmişti. Anlaşılan Türklerin Efrîn’e saldırısı için Ruslardan bekledikleri yeşil ışık yanmadı ki mehter marşı eşliğinde dillendirilen yani esip-gürleyen işgal söyleminde zayıflama var! Mesele şudur, Rusya neden bugün Kürtlere “Türk sopası göstermek” istiyor? Burada bizi ilgilendiren iki temel mesele var. Biri, PYD ile ABD ilişkisi özellikle Rakka operasyonu üzerinden derinleştikçe Rusya bundan rahatsız olmaktadır. Rahatsızlığını “Türk sopasını” göstererek yansıtıyor. Diğeri, biz başından beri, adına “Üçüncü çizgi” denilen ve hem ABD hem de Rusya yani hem batı güç ekseni, hem de doğu güç ekseni ile ilişki kurarız politikasının uzun ömürlü olmayacağını belirtik. Ortadoğu’nun kaygan-anlık değişen politik ikliminde bir örgüt, hatta devlet çıkarları çatışan iki küresel aktörle aynı anda ve aynı düzeyde ilişki kuramaz kursa da uzun soluklu sürdüremez dedik. Şimdi yaşanan da budur.

‘ABD VE RUSYA SURİYE’Yİ PAYLAŞMAK İSTİYOR’

Zira biliniyor ki, ABD’nin 40 yılı kapsayan Asya üzerinde egemenlik savaşının hedefinde Asya’nın üç büyük gücü olarak Rusya, Çin ve İran bulunur. Küresel çapta 20 yıldır süren savaşın esas olarak Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde yaşanması da tesadüf değildir. Savaşın ağırlık merkezinin sürekli değiştiği bu üçgende hedefte belirttiğim üç Asya devleti vardır. Ve Kürdistan bu üçgenin merkezinde yer alıyor. ABD, emperyal çıkarları gereği, Asya’da statüko ve yeni sınırların çizimini hedeflerken, Rusya da kendi emperyal çıkarları gereği statükonun korunmasının savaşını vermektedir. En başta bu nedenle PYD’nin bu iki küresel güçle aynı süreçte ittifak içinde yürümesi artık mümkün görünmüyor. Buna şunu da ekleyelim, coğrafya bilgisi az çok olan birisi, ABD ile Rusya’nın, Suriye’yi şimdilik Fırat batısı ve doğusu olarak paylaştıklarını görür.

TÜRKİYE EFRÎN İŞGALİ İÇİN HER ŞEYİ YAPIYOR

Türkiye, Rusya’yı ikna edebilirse, ÖSO ile birlikte görüntüsü altında kendisi doğrudan Efrîn’i işgal edecek. Bu olmazsa kendisi sınırdan top atışlarıyla ÖSO’nun önünü açacak. Aslında kendisi tıpkı Cerablus, El Bab gibi işgal etmek istiyor ama Rus, İran ile pazarlığı, Efrîn’in Suriye rejiminin denetimine verilmesi üzerine sürüyor olmasından ve önemlisi Kürt direnişi nedeniyle bunu göze alamıyor.

* Türkiye’nin olası Efrîn’e saldırısı karşısında Kürtlerin nasıl bir tavır ortaya koyması gerekir?

Dün Kobanê kuşatmasına karşı dört parçada halkımız ne yaptıysa Efrîn’de de aynı şeyi yapacaktır. Dahası, İran ve Türkiye’nin açık savaş ilanı karşısında, Kürtler-Kürt siyaseti Güney ile Rojava başta olmak üzere dört parçada, metropoller ve diasporada yaşayan milyonlarca Kürt ortak hareket etmelidir. Bu ortaklığı sağlayacak mekanizmalar gereklidir. Bu elbette Ulusal Kongre’dir ama halen kongrenin yokluğu gerçeğini dikkate alarak parçalarda ulusal ittifakın yaratılması öne çıkan sorumluluklar arasındadır.

İkincisi; elbette şu genel kuralı da hatırlatmak isteriz Türk yetkililere; büyük olayların büyük sonuçları olmuştur, olur! “Halepçe soykırımı” ile noktalanan Enfal katliamlarının yarattığı büyük sonuç, Güneyli halkımızın önce federasyon sonra bağımsızlık yolunda ilerlemesini sağlayan gelişmelere yol açmasıdır. Türkiye’nin Efrîn işgalinin hem Türk iç siyasetinde hem de Kürtler cephesinde yeni sonuçları olacaktır. Çünkü Efrîn işgali Cerablus ya da El Bab işgaline benzemez. Yukarıda belirttiğim gibi, oralarda dünyanın da savaştığı “IŞİD’e karşı savaşıyorum” derken, Efrin’de ise IŞİD’e karşı savaşan Kürtlerle savaşacaktır! Böyle bir işgal kaçınılmaz olarak Rojava ile Güney Kürdistan’ın birliğini de tetikleyecek. Yani Kürt siyasetini, iki parça coğrafyasının örtüşen geleceğine uygun duruş almaya zorlayacak. İki parçanın birbirine jeostratejik derinlik katma ihtiyacı siyaseti baskılıyordu, Türk işgali bu süreci hızlandırabilir.

Ortadoğu’da tarih hızlanıyor-hızlandırılıyor. Kürt ulusal hareketi, Irak ve Suriye’de bir yandan IŞİD sonrasına ama daha önemlisi bağımsızlık sonrası sürece yani Arap milliyetçiliği ile İran ve Türkiye’nin yeni oyun ve saldırılarına hazır olmalıdır. Somut olarak da halkımız, siyasetimiz, işgal hazırlıklarına karşı Efrîn ile dayanışmanın pratik gereklerine hazır olmalı.

Aziz Oruç – dihaber

EN SON EKLENENLER