DİB: En acil görev demokrasi güçlerini birleştirmektir

Demokrasi İçin Birlik Platformu, “ittifak ve ortak mücadele” arayışlarına destek verdi. Platformun sekreteryasından Levent Tüzel, “En acil, en kıymetli, en devrimci görev, demokrasi güçlerini birleştirmektir” dedi.

Türkiye toplumu ittifak ve ortak mücadele tartışmalarını yeni durumlar üzerinden yoğunlaştırırken, bu arayışları daha önce başlatan kesimlerde var. Değişik çevrelerden birçok aydın, akademisyen, siyasetçinin bir araya gelerek bir süre oluşturduğu Demokrasi İçin Birlik Platformu (DİB) bu önemli oluşumlardan biri. Ortak mücadele için önemli bir deneyim biriktiren oluşum, daha büyük bir ittifakı ve ortak mücadeleyi yaratmak için çalışmalarını sürdürüyor.

BİRLİK ARAYIŞININ BİRDEN FAZLA SEBEBİ VAR

Son dönemlerde artan yoğun “ittifak ve ortak mücadele” deneyimlerine ilişkin soruları DİB adına yanıtlayan DİB Sekreteryası’ndan Levent Tüzel, bu yönlü arayış ve tartışmaların arttığı yönündeki tespitlere, “Toplumun her kesiminden, tabandan yukarıya, yurttaş girişimlerinden siyasi yapılara, birlikte mücadele ve güçleri birleştirme her zamankinden daha çok konuşuluyor ve tartışılıyor. Bu durum son derece anlaşılır çünkü mevcut gidişata itirazı olan, karşı duran herkes tehlikenin ve bunun karşısında bir şeyler yapmak gerektiğinin farkında” sözleriyle katılıyor. Bu yönlü arayışların artmasını da, “hak ve özgürlüklere, emeğe, barış hakkına, çevre ve yaşam hakkına, kadınlara, laisizme, kendisinden farklı düşünen her oluşuma savaş açan bir devlet yönetimiyle karşı karşıya olunması” nedenine dayandıran Tüzel, bu ihtiyacı şu sözlerle değerlendirdi:

TASFİYE CHP’YE DAYANDI

“Yeni bir devletin Erdoğan eliyle kurulduğu iktidar sözcülerince her yerde cesaretle ifade diliyor. Bu devletin son olarak hayli şaibeli ve oy kullanan yurttaşların yarısının itirazına rağmen 16 Nisan referandumun sonucuna dayanılarak inşa edildiği ortada. Daha doğrusu fiilen yönetilen bu otoriter despotik devlet aygıtının bir parti yönetimi olarak yeniden organizasyonuna anayasal bir meşruiyet kazandırma çabasıdır yaşanılanlar. Bu tekçi ve tekelci dayatmanın kabul görmemesi, giderek her kesimden dirençle karşılaşması, son olarak ana muhalefet partisinin adalet yürüyüşü ve mitingiyle bir sokak muhalefeti ve direnişine dönüşmesi bu bir araya geliş ve birlikte muhalefet ihtiyacını çok daha görünür kılmıştır. Çünkü artık Kürt muhalefetini sindirme ile başlayan büyük tasfiye, darbe ve terör arkasına sığınılarak bütün demokratik muhalefete yönelmiş; CHP ve insan hakları savunucularına kadar dayanmıştır. Gelinen yerde burada durmayacağı, bütün toplumu biata zorlayan bir sindirme operasyonu kimliğine bürüneceği, OHAL ve KHK gücüyle tam bir baskı ve yoksunluk ortamı olarak süreceği anlaşılmıştır. Bu rejimin demokrasi değil faşizm olduğu herkesin malumudur ve bunu istemeyen her siyasi güç ve toplumsal dinamik bu gidişatı durdurmanın yollarını aramaya hız vermiştir.

ORTAK TALEP VE ŞİARLARDA BULUŞULMALI

Şimdi mesele böyle bir halk birlikteliğinin, örgütlü ve örgütsüz güçlerin, siyasi yapılarla sivil toplum ve demokratik inisiyatiflerin yan yana gelmesinin, güç birliği oluşturmasının kolaylaştırılmasıdır. Bunun tek yolu ideolojik ve programatik farklılıklara rağmen halk için aciliyet gösteren ve büyük kitlelerin arkasına düşüp sahipleneceği ortak talep ve şiarlarda bütün bu güçlerin buluşabilmesidir. Adalet talebinin nasıl kısa sürede milyonların etkili eylemine dönüştüğü çok yakın ve çarpıcı bir örnek olarak önümüzdedir. OHAL ve KHK rejiminin kaldırılması, mağdur ve özgürlüklerinden ettiği milyonlar için en anlamlı ve birleştirici bir demokrasi talebi olduğu çok açıktır. Böylesi bir mücadele kısa süre içinde görülmüştür ki bütün önyargılara ve edinilmiş bölünmüşlüklere rağmen birleştirici ve öğretici bir kazanım sağlayacaktır. Elbette bunun öncüsü olacak güçler başta parlamentoda ki demokratik muhalefet olmak üzere bütün tek parti rejimine karşı mücadele isteği içindeki siyasi ve sivil yapılar olacaktır.”

BİR ARAYA GELMEK İÇİN ÇOK FAZLA GEREKÇE VAR

Tüzel, böyle bir birliktelik veya ittifakın mücadele içerisinde gelişeceğini belirterek, bunun “tek parti yönetimine ve bu yönetimin bütün topluma, halk güçlerine karşı silaha dönüştürdüğü OHAL rejimine karşı olan herkesin, adalet, demokrasi ve barış diyen bütün toplumsal kesimler üzerinden yükseleceğini dile getirdi. Tüzel, şöyle konuştu: “Bu haliyle adalet ve özgürlükler savunusu üzerinden biraraya gelmek yeterli ve yol açıcı olacaktır. Referandumda hayır demiş olanlar ve dahi bugün bu tekçilikle ilerlenemeyeceğini gören herkes bu birlikteliğin unsuru olabilmelidir. Bizim demokrasi için birlik diyerek girdiğimiz ve henüz tamamlanmamış olan çabalarımız bu halk birlikteliğinin kurucu ve ilerletici güçlerinden biri olacaktır. Sadece sol demokratik devrimci siyasi yapılar oluşumlar değil başta emek örgütleri olmak üzere farklı anlayışlara sahip birçok çevre ve platform ortak hedef olan baskıcı ve otoriter başkanlık ve OHAL rejimine son vermek üzere bir araya gelebilmeli ve halkı birleştirecek bir çalışma/kampanya yürütebilmelidir. Adalet yürüyüş ve mitingi sonrası Adalet ve vicdan nöbetleri ve yapılacağı duyurulan herkesin katılımına açık adalet kurultayı kampı bu birlikteliğin ön hazırlık çalışmaları olarak değerlendirilebilir. Gerçek ve doğru olan tek şey artık burada Zaman kaybedilmemesi ve suni sorumsuz bahaneler engeller üretilmemesidir. Demokrasi için birlik olarak bizler de böyle bir güçbirliğinin koşullarının oluşması ve bunun yürütücü yapısının ortaya çıkması için çalışmaları başlatmış durumdayız.”

BİRLİKTELİK ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Söz konusu birlikteliğin önündeki en büyük engelin de “özgürlük ve demokrasi güçlerinin parçalı hali” olduğuna vurgu yapan Tüzel, siyasi darlıklar, öngörüsüzlükler, sorumsuzluklar örgütlü güçlerin ve siyasi şahsiyetlerin basiretsizliğinin de bu konuda engel olduğunu söyledi. Tüzel, “Ortada ortak bir amaç ve hedef için biraraya gelmek gibi basit ve net bir ihtiyaç varken, bu hayli kolay ve mümkünken, şu kişi varsa ben yokum, geçmişte şunu demiş ya da şöyle yapmış biri varken ben onunla birarada olmam, şunun imzası varsa ben imzamı geri çekerim vb. gibi sözde ilkesel yaklaşım ve tutumlar halen karşımıza çıkabilmektedir” diye konuştu. Tüzel, “kurulacak birlikteliklerin sorunsuz olmayacağını ama sorunları çözmenin yol ve zorunluluklarının öğretici bir özellik” de taşıyacağını söyledi.

‘SEÇİM ENDEKSLİ BİR BİRLİKTELİK SONUÇ VERMEZ’

Söz konusu ittifakın “seçimler” üzerinden tartışılmasının “bugünü ve getirdiği sorunları anlamamak” olduğunu belirten Tüzel, “16 Nisan referandumuna yapılan müdahale ve ardı sıra demokratik haklara ve özgürlüklere dönük yaşanan saldırılar; kişi, hukuk, yaşam, örgütlenme, ifade özgürlüğü ve güvenliğinin olmayışı seçimlerin meşruluğunu ve güven verici ortamı darbeleyen bir özellikte” olduğuna işaret etti. Tüzel, “Bununla mücadele edilmeksizin, haklar güvenceye kavuşmaksızın, halkın haklarını koruyucu direnişi olmaksızın böyle bir seçim ve güvenliğinden meşruluğundan söz etmek, böyle bir seçime gitmek söz konusu dahi edilmeyecektir. Bunun mücadelesi verildiği ölçüde halk güçlerinin birliği ya da güç birliği mümkün, kalıcı ve kurumsallaşmış olabilecektir” dedi.

BİRLİK İÇİN TÜRKİYE MODELİNE İHTİYAÇ VAR

Tüzel, böylesi bir arayış sonucunda ortaya çıkan birlikteliğin, hem dünyadaki hem de Türkiye’deki pratikleri örnek ve model alabileceğini dile getirerek, “savaşa ve faşizme karşı birleşik cephe” gibi modellerin de örnek olabileceğini söyledi. DİB’in de böyle bir birlikteliği yaratma amacıyla ortaya çıktığının altını çizen Tüzel, DİB’in şimdide bugünün ihtiyacı olan daha geniş bir birlikteliği, daha sadeleşmiş bir güncel görev üzerinden oluşturmak üzere koordinasyon görevi taşıdığını dile getirdi. Tüzel, “Parlamento muhalefeti ve parlamento dışındaki siyasi demokratik muhalefet güçlerini sivil yurttaş inisiyatif ve platformlarıyla buluşması, ortaklaşmasını sağlamak şimdinin en acil, en kıymetli, en devrimci görevidir” diye konuştu.

‘BİRLİK SAĞLANMADAN ADAY TARTIŞMAK ANLAMLI DEĞİL’

Tüzel, 2019 seçimleri için tartışılan ortak aday meselesinin de ikincil planda olduğunu, öncelikle ortak bir birliktelik yakalanması gerektiğini, “İşçilerin, emekçilerin, ezilen halk kitlelerinin kendisi için harekete geçmesini ve birleşmesini sağlamadan bu tür ortak şahsiyetler anlam taşımayacaktır” sözleriyle değerlendirdi. Tüzel, zulmün sonsuza kadar sürmeyeceğini vurgulayarak, “Ne halk zulme boyun eğecek ne de bu zulüm iktidar sahiplerini abad edecektir. İstibdat tarihin çöplüğüne gidecek, özgürlük kazanacak, halklar kazanacaktır” dedi.

YARIN: Haziran Hareketi Sekreteryasından ve ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş ittifak ve ortak mücadeleyi değerlendirdi

Kenan Kırkaya – dihaber

EN SON EKLENENLER