DTK Eşbaşkanı Güven: Çözümün gerçek muhatabı Öcalan’dır

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, “AKP, sahte muhataplar yaratmaya çalışıyor. Çözümün gerçek muhatapları Sayın Öcalan ve PKK’dir” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürt siyasetine yönelik tehditlerine ilişkin de Güven, “Bir sonuç alamazlar” dedi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, 16 Nisan’da yapılan referandumun ardından başlayan süreç, hükümetin Rojava ve Kürt Sorunu’na yönelik politikaları, HDP ve AKP’nin geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği kongreleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet cephesinden çözüm sürecine ilişkin yapılan açıklamalar ile Kürt Ulusal Birliği’ne ilişkin dihaber’in sorularını yanıtladı.

* Referandum sonrası Kürt siyaseti açısından nasıl bir süreç başladı?

Referandumda aslında AKP’nin yürüttüğü politikalar sonucu toplum ikiye bölündü. “Evet” diyenler ile “Hayır” diyenler arasında ciddi bir kutuplaşma yaşandı. Yani siyasetçilerin özellikle propagandalarında kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı bir dil kullanması bunun aslında açığa çıkmasında büyük bir rol oynadı. Recep Tayyip Erdoğan kendi sistemini inşa etmeye başladı. Şimdi ülkenin hem içerde hem dışarda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Ortadoğu’da gelişen çatışmalı ve savaş yaşanırken, içte Türkiye’nin tek sorunu Cumhurbaşkanı’nın yetkileriymiş gibi; şuanda kendi partisinin başına geçerek “Partili Cumhurbaşkanlığı” formülünü hayata geçirmeye çalışıyor. Milletvekilleri ile birlikte binlerce siyasetçinin tutukluğu yok sayılarak, kendi sistemini kurmaya çalışması kabul edilebilir değil.

* Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti, Türkiye’nin Kürt sorunu ve Rojava politikalarında nasıl bir etki yarattı?

AKP 15 YILDIR HİÇBİR SORUNU ÇÖZMEDİ

Referandumdan yenilgi ile çıkan AKP iktidarı, Kürt sorununu çözecekmiş gibi söylemler ile ayakta kalmayı hedefledi. Kendi kalemşörleri aracılığıyla “Yeni bir çözüm süreci başlıyor” algısı yaratılmak isteniyor. Türkiye toplumları bu algı söylemlerine yabancı değil, Kürt halkı hiç yabancı değil. 2002’den bu yana AKP’nin umut yaratarak, hiç bir şey yapmadığını biliyoruz. 15 yıl geçti ama AKP hiç bir sorunu tam anlamıyla bir çözüme kavuşturamadı. Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli ve en köklü sorunudur. Aslında Türkiye’deki bütün sorunlar da Kürt sorununa bağlıdır.

Suriye’de ise doğru politika geliştirilmediği takdirde ya da Ortadoğu’nun genelinde doğru politika geliştirilmediği takdirde, içte bir çözümün gelişmesi mümkün değildir. Rojava’ya yaklaşım aslında Bakur Kürtlerine yaklaşımdır. Hem Rojava’ya gidip yıkım yapacaksın, Şengal’e gidip bombardıman yapacaksın, içerde de Kürtlerle barışacağım diyeceksin. Bu kesinlikle kocaman bir yalandır. Buna kimse inanmaz, Kürt toplumu hiç inanmaz. Kürtler, “Rojava bizim kırmızı çizgimizdir” diyenlere, Kobanê olaylarında tutumlarını çok net ortaya koydular. Buna rağmen dışta oraya müdahale edip içte de bir çözüm süreci başlatamaz.

AKP’NİN ÖNÜNDE ÇÖZÜM PROJESİ YOK

Çözüm sürecini Ceylanpınar’da iki polisin ölümüne bağlayanlar, fikirlerini değiştirdiler ve biz yanılmışız dediler. Mesele iki polisin öldürülmesi ya da PKK’nin savaşı başlatması değilmiş, mesele Erdoğan’ın politikasını, stratejisini değiştirmekle ilgili. Dolmabahçe’yi yok saymasını da bunun üzerinden ifade edebiliriz. DTK olarak açık ve net söylüyoruz; ne Sayın Öcalan ile bir görüşme var, ne de Kürt sorununun çözümüne yönelik AKP’nin önünde bir proje var. AKP bu konuda tamamen algı operasyonu yürütüyor. Halkımız bunu doğru bilmelidir.

* HDP’nin zorunlu kongresinde vurgulanan “Demokrasi ve Barış Mücadelesi Planı” ile nasıl bir süreç izlenecek?

HDP’nin benimsediği politika Kürt sorununun kalıcı bir çözüme kavuşturulmasıdır. Bunun üzerinden de politika yürütüyor. Halkların barış ve huzur içinde birlikte yaşayabilmesi konusunda kendisini sorumlu görüyor. Bu sorumlulukla da siyaset yürüten bir siyasi partidir. HDP’nin barış vurgusu yapması, barış çağrısı yapması kadar doğal bir şey olamaz. Zaten toplumun özlem duyduğu şey de barıştır. Fakat gelinen aşamada AKP bu barış çağrılarına daha fazla tutuklayarak HDP’nin önünü kesmeye çalışıyor. HDP, 7 Haziran’dan bu yana halklara bir umut oldu. Yani umudu büyütmek adına insanlar HDP çatısı altında bir araya geldi. Bizler, HDP’nin mesajlarını çok anlamlı ve yerinde buluyoruz. Kuşkusuz bunun için de hepimiz onlara destek olacağız.

HALK KENDİ KÜLLERİ ÜZERİNDEN YEŞERMEYİ BİLİR

* AKP kongresinde Kürt siyasetine yönelik tehdit mesajları verildi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’nin politikalarını doğru değerlendirmeyenler, bir beklentiye girdiler. Bizler hiçbir beklentiye girmedik. AKP kongresinde çıkacak mesajlar geride kaldı. AKP’nin böyle bir algı yaratarak daha sonra hiç bir şey söylemeyeceğini çok iyi biliyoruz, tehditlere şaşırmadık. Zaten tehdit ediyor. Bütün siyasetini Kürt siyasetini tehdit ederek yürütüyor. Sadece Erdoğan değil, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, gelir gelmez Kürt’ü bitirmek üzerine açıklamalar yaptı. Şu anda nerededir bilmiyorum, sesi çıkmamaya başladı. Sesi çıktığı dönemde hep bunları söyledi. Şimdi tersi oldu dolayısıyla susmaya başladı.

Bir halk bitirilemez, yok edilemez. Dilini yasakladın, kültürünü yasakladın, Amed zindanlarını yaşattın, Cizre bodrumlarını yaşattın, Roboski’de katlettin, ama bu halk bitmez. Bu halk kendi külleri üzerinden yeşermeyi bilen bir halktır. Dolayısıyla tarihten ders çıkarmayan bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Böyle politikalar üreten bir AKP’nin kongresinden ne beklenebilir. AKP şuanda bitmiş durumdadır. MHP’nin ona desteğe gelmesi de yetmedi. Onun için de kongrede söyleyebileceği çok şey kalmadı.

Özgür basın, muhalif basın tamamen susturulduğu için Erdoğan’ın sesi dışında kimsenin sesi duyulmuyor. Dolayısıyla biz AKP’nin kongresiyle ilgili bir beklentiye sahip değildik. O tehditleri de asla kabul etmiyoruz. Demokratik siyaset yürütülen alanda, muhalif kesimi tehditle bastıramazlar. Tehdidi kabul etmiş olsalardı, zaten bugün HDP’nin vekilleri tutuklu olmazlardı. Bu tehditlerle bir sonuç alamazlar. Biz çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.

ÇÖZÜM MASASINA GELMEYE MECBUR KILACAĞIZ

* Yeni bir çözüm süreci beklentisi var mı?

Halklar hiç bir zaman çözümsüz değildir. İktidarlar gelip geçicidir. Çözümün esas sahipleri halklardır. Türkiye halkları, Kürt sorununun demokratik çözümü için kendi rolünü doğru temelde oynarsa, birlik beraberlik, dayanışma güçlendirilirse, hangi iktidar olursa olsun bu sorun için masaya oturmak zorundadır. İktidarlarla masaya oturup bizimle görüşmelerini talep etmedik, biz kendi mücadelemizi yükselterek onları masaya gelmeye mecbur kılmak zorundayız. Türkiye toplumları içinde bulundukları krizli ortamı hak etmiyor. İşte Türkiye halkları tam da bu temelde dayanışma sergilemek zorundalar. Elbette var ama yetersizdir, zayıftır, eksiktir. Bunu güçlendirmek gerekiyor. Taybet Ana’nın cenazesi bir hafta yerde kaldığı zaman Silopi’ye, insanların diri diri yakıldığı Cizre’ye akın etseydi, bugün akademisyenlerin açlık grevindeki manzaraları ortaya çıkmazdı. Kadınlar yerlerde sürüklenmezdi, anneler gözaltına alınmazdı.

Dolayısıyla biz kendi mücadelemizi yükseltirken halkların kardeşliği sembolü olan Ulaş Bayraktaroğlu gibi yoldaşlarımızın ortaya koyduğu felsefe ile doğru temelde yaklaşabilirsek, çözüm süreci yeniden gelir. Çözüm sürecinin anahtarı her zaman söylediğimiz gibi İmralı’dadır. Yani bu realiteyi AKP yetkilileri aslında çok iyi bilmektedir. Çözüm sürecinde Sayın Öcalan’ın bir sözüyle, PKK’nin de hareket olarak nasıl bir cevap verdiklerini çok iyi biliyorlar. 2015 Nisan ayından bu yana Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit kalkmadan, çözüm sürecinden bahsetmek mümkün değildir. Sayın Öcalan’ın başlatılacak bir çözüm sürecine aktif katılımı sağlanmalıdır. Sayın Öcalan, hem Bakur hem de tüm Ortadoğu için önemli projelerin sahibidir. Onun bütün yoğunlaşması Türkiye halklarının Ortadoğu ve dünya halklarının demokratik ulus perspektifi ile yaşamlarını demokrasi içinde yürütebilecekleri bir projesi var.

ÇÖZÜMÜN MUHATAPI BİZLER DEĞİL SAYIN ÖCALAN VE PKK’DİR

* PKK’siz bir çözüm mümkün mü?

AKP’nin yaptığı şeylerden biri de sahte muhataplar yaratmaktır. Daha önceki çözüm süreci başlamadan yine sahte muhataplar yaratmak için Kürdistan kentlerinde STK’lar, iş çevreleri, aşiretler ve kanaat önderlerini toplayarak onları muhatap kılmaya çalıştı. Ama bu reel değildir, reel olan şudur; elinde silah bulunduran, Türkiye’den hak talep eden, bu talep de Kürt halkının kimliği, dili, varlığıdır. Bunları talep eden bir hareket var. Bu hareketi dışlayarak kiminle çözüm geliştirebilirsin. Çözüm HDP, DTK, DBP ve HDK ile olmaz. Bu çözümün gerçek muhatabı Sayın Öcalan ve PKK’dir. Biz diğer kurumlar ancak katkı sunabiliriz. Daha önce başlatılan çözüm sürecinde olduğu gibi rolümüzü oynarız ve kalıcı olması için elimizden geleni yaparız. Eğer devlet gerçek bir çözüm düşünüyorsa, yine pragmatist yaklaşmayacak ise, o zaman önce Sayın Öcalan ile başlar. Eminiz Sayın Öcalan’ın vereceği talimatı PKK de yerine getirecektir ve çözüm süreci başlamış olur. Başka kurumlar aracı olarak rollerini oynayabilirler; ama başka bir muhatap aramanın nafile bir çaba olduğunu belirtmek gerekiyor. Çeşitli çevrelerle bu yönde görüşmeler var ama gerçek muhatap 40 yıldır mücadele yürüten insanlardır.

ULUSAL BİRLİK İÇİN ÖNEMLİ BİR ADIM ATACAĞIZ

* Kürt ulusal birliği kapsamında çalışmalarınız var mı?

Kürtler yüz yıl önce egemenler tarafından sınırların çizilmesi ile 4 parçaya bölündüler. 4 parçada yaşayan Kürtler 100 yıldır mücadele ederek, aralarındaki sınırları kabul etmediklerini ve ruhen birlikte olduklarını ortaya koymak için mücadele ettiler. Bu mücadelenin ulusal birlikteliğe ihtiyacı var. Sayın Öcalan, 4 parça Kürdistan’da yetkililerin bir araya gelerek tutum belirlemeleri gerektiği mekanizmasını sundu. Ortadoğu halkları çok kimlikli ve çok inançlı olduğu için bu demokratik ulus çerçevesinde olabilir. Demokratik konfederalizm ile mümkündür. Maalesef bunu yerine getirmek için yeterince rolümüzü oynayamadık. Her parçanın ayrı sistemi olabilir; ancak bizim ortak faydalarımız var. En kısa zamanda Bakur’da önemli bir adım atmak için çalışmaları yoğunlaştırdık.

Özgür Paksoy – dihaber

EN SON EKLENENLER