Gül bahçesini birlikte kuralım

Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar ile seçim izlenimlerini konuştuk: Hem Emek ve Özgürlük İttifakı hem Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı olarak mücadelenin ana ekseni bu iktidarın değişmesidir

Hüseyin Kalkan

Yeşiller ve Gelecek Sol Parti’nin (Yeşil Sol) Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, siyasetin içine doğan insanladan biri. Lise öğrenimi bitirdikten sonra Kürt siyasetinin içinde yer almış, ismi durmada değişen hemen hemen her Kürt partisinde yer almış. Son günlerde ise oradan oraya koşuyor. Bazen bir ilde, bazen bir ilçede, bazen de bir belde de etkinliklere katılıyor. Uçar, heyecanlı ve mutlu, bu heyecan ile sahanın coşkusunu söyleşiye taşıyor. Önümüzdeki seçimin önemini konuşarak başlıyoruz söyleşiye. Çiğdem Kılıçgün Uçar, bu konu ile ilgili olarak şunları belirtiyor: “14 Mayıs seçimlerinin Türkiye açısından kurucu bir özelliği var. Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. yüzyılına giriyor olması hem mevcut iktidarın ulus devlet paradigmasındaki bütün inkarcı ve tekçi politikalarına baktığımızda herkes açısında 14 Mayıs seçimleri çok önemli bir hale geldi. Hem geçtiğimiz yüzyılın muhasebesi bağlamında çok kıymeti var, hem yakın dönem için çok kıymeti var. İnsanlar siyasete dahil olmak istiyorlar. Kendi yaptıkları üzerinde bu iktidarın gitmesini ve bunun üzerinde yeni bir Türkiye istiyorlar. Bu hem Türkiye açısından böyle hem Kurdistan açısından böyle. Dolayısıyla 14 Mayıs seçimleri bizim açımızdan toplumun en çok sahiplendiği seçim konumunda. Tabi seçime doğru giderken ciddi operasyonlarla karşı karşıyayız. Bu operasyonlar seçim sürecine bağlantılı olmakla birlikte sadece seçimlerle sınırlayamayız. Seçimden önce de hem parti çalışanlarımıza, hem sanatçılara, hem basın çalışanlarına, hem hukukçulara yönelik gözaltılar yaşandı. Biat etmeyen herkese yönelik operasyonlar sürüyor. Bu operasyonların seçim sürecinde yaşanması aynı zamanda seçim sürecine bir müdahale. Özellikle avukatların ve Özgür Basın emekçilerinin gözaltına alınması doğrudan seçim süreci ile ilgili. Seçim ve sandık güvenliği ile doğrudan ilgili. Biz zaten bir basın ambargosu ile karşı karşıyayız. Bizim haberlerimizi gören bir Özgür Basın var. İktidarın seçim güvenliği ile ilgili yapabileceği her türlü hamleyi açığa çıkarmakla kendini sorumlu gören bir basın var. Dolayısı ile Özgür Basın emekçilerine yönelik bu saldırı hem seçim öncesi olması vesilesiyle hem de Özgür Basın’ın mevcut iktidarın politikalarını ifşa eden yönü açısından baktığımızda, iktidarın bir anlamda seçime yönelik kendi güvenliğini alma operasyonları olarak görmek mümkün. Ama tabi bu operasyonlar karşısında hukukçular, Özgür Basın geleneği, sanatçılar, demokrat siyasetçiler çok hazırlıklılar. Emin olun özellikle demokratik siyaset açısından söyleyeyim, tutuklanan tüm arkadaşlarımızın yerine görev alan onlarca arkadaşımız oldu.”

Toplumsal değişim talebi

Seçim kampanyasının güçlü bir biçimde yürüdüğünü söyleyen Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kurdistan’da ve Türkiye’de sürece güçlü bir katılım gözlemlediklerini belirtiyor: Uçar kampanya ile ilgili şu noktaların altını çiziyor: “Yeşil Sol Parti seçim arifesinde yeni bir isim olarak görüldü ama HDP’nin bileşeni olarak, seçim süreçlerini HDP ile birlikte karşıladık. Demokratik siyasete müdahale, kayyum rejimi ile iradeye baskı, hem Kürt halkının, Alevilerin, kadınların yaşamış olduğu saldırılar karşısında çok uzun bir süredir toplumun ciddi bir değişim talebi açığa çıktı. Bu değişim talebinin ana aksı bu siyaset müdahale etmek ve dahil olmaktı. O yüzden kampanya güçlü yürüyor. Hem Emek ve Özgürlük ittifakı olarak, hem Kurdistan’da Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı olarak mücadelenin ana ekseni bu iktidarın değişmesidir. Bu iktidarın yerine mücadele alanlarında özgürlük, eşitlik, demokrasi adına mücadele veren her kesimin kurucu olduğu yeni bir dönemi kurgulamaktır. O yüzden aslında çok sahiplenen bir seçime, çok sahiplenen bir kampanya ile çalışmayı yürütüyoruz. Kurdistan’daki tablo şöyle; halkı artık bir beklenti durumundan çıkıp bu seçim sürecinde ve değiştirmede bir irade olma durumuna geldiğini gözlemledik. Batıda da durum böyle. Türkiye sahasında da emek hareketinin, kadın mücadelesinin çok ciddi kazanımları var. Kürt halkının yine metropollarda çok ciddi mücadelesi var. Bu mücadele öyle gözüküyor ki 14 Mayıs seçimlerini belirleyen formül olacak.”

AKP kadınları ve gençleri hedef aldı

Uçar, kadınların ve gençlerin kampanya sürecinde büyük bir coşku ile önplana çıkmalarının nedenini şöyle değerlendiriyor: “Yirmi yıllık AKP-MHP iktidarı döneminde en çok hedef alınan kadınlar ve gençler oldu. Kadınların bütün kazanımları gasp edildi. Kadınları mümkün olduğu kadar siyasetin dışında tutmaya çalıştılar. Kadın katliamları en yüksek seviyesine çıktı bu dönemde. Bizim yürüttüğümüz çalışmalarda hem eş başkanlık sistemi ile her alanda temsiliyet toplumsal cinsiyete duyarlılık bakımından aslında biz çok önplandayız. Bu da kadınları biraz daha Yeşil Sol Parti safında bir araya getirdi. Gençler açısından çok ciddi bir farklılık var. Çünkü bugün ilk defa oy kullanacak gençler AKP iktidarı dışında bir iktidar deneyimlemediler. Ama gördükleri şey kendilerine dayatılan bir geleceksizlik. Burdan bakıldığında gençlerin de demokratlaşma ve siyasete bir müdahaleleri söz konusu. Biz gençlerle bir araya geldiğimizde ‘Size gül bahçesi vaat etmiyoruz. Ama gül bahçesini gelin birlikte kuralım’ diyoruz. Bu söylem olumlu karşılık görüyor.”

En coşkulu seçim

“Tek adam rejiminin Türkiye’de hiçbir soruna çözüm bulamadığı tam tersine çözümsüzlüğü getirdiği bilgisi çok toplumsallaştı” diyen Uçar, bu nedenle halkın değiştirmek için büyük bir coşku ile seçime hazırlandığını belirtiyor ve şunları ekliyor: “Çok coşkulu. 2015 seçimlerinin coşkusunu aşan bir tablo ile karşı karşıyayız. Şimdi 2018 yılında cumhurbaşkanlığı sistemi ile inşa edilen tek adam rejimi daha çok sosyalistlerin, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, gençlerin daha çok baskı görenlerin karşı çıktığı karşı, durduğu bir sistemdi. Ama depremle birlikte başka bir gerçekliği yaşadık. Yani tek adam rejiminin Türkiye’de hiçbir soruna çözüm bulamadığı tam tersine çözümsüzlüğü getirdiği bilgisi çok toplumsallaştı. O yüzden aslında toplumun tüm kesimleri ile iktidar bu seçimde karşı karşıya geliyor. Coşku burdan geliyor. AKP iktidarının gönderilebileceği bilgisi ve kabulu çok güçlü. Mesela biz iki gün önce Maraş’taydık. Elbistan ve Pazarcık’ta. Depremin en ağır vurduğu bölge. Hatay hakeza öyle. İlk kez gittiğimizde insanlar zılgıtlarla, halaylar dahil oldular. Bu deprem döneminde devletsizlik haline toplumun bir müdahalesi oldu. Gerçekte yeni bir yaşam inşa etmişler ve birçok konuda kendilerinin dahil olduğu gerçek ortak bir dayanışma ile yeni bir hayatın kurulabileceğini deneyimledikleri için, bu dayanışmanın adresinin Yeşil Sol Parti olabileceğine dair çok ciddi bir kabulleri var. Bu ister istemez coşkuya yansıdı. Yine Hatay’da 1 Mayıs’ta ortaya çıkan tablo çok kıymetli. Erdoğan deprem bölgesine gittiğinde helallik talebinde bulundu. Helallik vermediler. Hatta şunu söylediler: ‘Ne hakkımız ne oyumuz size helal değil.”

‘Gelin ve bir daha gitmeyin’

“Gelin ve bir daha gitmeyin”… Bir çocuk söylüyor bunları Şirnex’te. Uçar bunu aktarırken, kampanyanın duygusunu aktarmış oluyor. Sahadaki bazı gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Doğubeyazıt’ta bir kız çocuğu yanımıza geldi. ‘Bizi atacak mısınız?’ dedi. Ben anlamadım soruyu. ‘Nereye atıyoruz’ dedim. ‘Bizi Suriye’ye atacak mısınız’ dedi. 7-8 yaşındaki kız çocuğu partiyi bilir bilmez ona bir şey diyemeyeceğim. Ama bir siyasi gündemi var geleceğine dair. Yerinden yurdunda kopup gelmiş bir ailenin çocuğu, buna dair bir şey sordu. Cevap verdik. Sonra öğrendik, AKP’liler orada Yeşil Sol Parti iktidara gelirse, Suriyelileri, Suriye’ye geri gönderecekler diye propaganda yapıyorlar. Bunu takiben çocuk bu soruyu soruyor. Sekiz yaşındaki bir çocuğun gündemine böyle giren bir iktidarla karşı karşıyayız. Şırnak’ta yine küçük bir çocuk coşkuyu görünce çok mutlu olmuş belli. Geldi yanıma ‘Bir daha gelecek misiniz’ dedi. ‘Geleceğim’ dedim. ‘Ama bu sefer gitmeyin’ dedi. Talepte bulunduğu ben değilim. Talepte bulunduğu o coşkuyu yaratan irade. Bunlar beni çok etkiledi. Çocuklar bile siyasal gündemin bir parçası ve artık mutlu, huzurlu, özgür ve eşit bir yaşama dair ses çıkarıyorlar. Bunlar çok kıymetli.”

Kadınların kurduğu yeni hayat

Uçar, kadın bir siyasetçi olarak sahada kadınlardan nasıl bir ilgi gördüğünü şu sözlerle özetliyor. Bunun sadece bir özet olduğunu vurgulamadan edemiyor: “Deprem bölgesinden başlayayım. Deprem bölgesinde kadınlar bir sınavdan başarı ile çıktılar. İktidar ne kadar kadınları yok saysa da, bu böyle. İktidar ne kadar siyaset dışına itmeye çalışsa da, kadınlar çok ciddi bir dayanışma ile yeni bir hayat kurmuşlar. Bu hayatı da Yeşil Sol Parti’den çok uzak tarif etmiyorlar. Bizim politikalarımızın kadın çalışmalarına sirayet ettiği, aynı zamanda kadın mücadelesinin de bizim politikalarımızı belirlediğini gördük. Sadece kadınlar değil, her yerde. Bu seçime damgasını vuran slogan ‘Jin, Jiyan, Azadî’. ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sloganı Kurdistan coğrafyasının bir sloganı ve birçok şeyi ifade ediyor. Sadece kadınların özgürlüğü değil, ciddi bir toplumsal özgürlüğe, ciddi bir direnişe tekabül ediyor. ‘Jin, Jiyan, Azadî’yi toplumsallaştıracağımız, tam da yaşamsallaştıracağımız bir sürecin eşiğindeyiz.”

Yüzde 1 zenginleşiyor

Çiğdem Kılıçgün Uçar, kampanya sürecinde sahada ortaya çıkan talepleri şöyle özetliyor: “İki sorunla karşı karşıyayız. Biri Kürt sorununda dayatılan çözümsüzlük, diğeri ise ekonomik kriz meselesi. Hem Türkiye’de hem Kurdistan’da gittiğimiz her yerde bizimle diyalog kuran herkes ‘Gerçekte sorun çözülebilecek mi’ diye soruyor, merak ediyor. Çocuklarımızı görebilecek miyiz? Ölümler bitecek mi? Kürt sorunu konusunda demokrasi mümkün mü? Birincisi bu, ikincisi Türkiye’nin her yeri ekonomik eşitsizlik anlamında çok aynılaştı. Yani yüzde 99’un yoksulluğundan yüzde 1’in nemalandığı ve zengileştiği bir süreci yaşıyoruz. Çok ciddi bir farkındalık var. Yine Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde etkinliğe patates soğan fiyatları damgasını vurmuştu. Gençler bizi ‘Patates, soğan güle güle Erdoğan’ sloganı ile karşıladı. Dolayısı ile her iki sorunun çözümü konusunda ciddi bir beklenti var. Bu sorunların çözümünde de Yeşil Sol Parti’nin gerçekten de bir çözüm üretebileceği konusunda bir inanç oluşmuş durumda. Halk bu yükümlülüğü bize vermiş durumdalar. Biz de gerek beyannamemizde gerek sahada bunun sözünü verdik. Birlikte değiştireceğiz. Hedefimiz Meclis’e güçlü girmek ve durumu değiştirmek.”

Meclis bir adres ama tek adres değil

Seçimlerden sonra oluşacak Meclis’in Kürt sorununun çözümünde bir adres olacağını belirten Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürt sorunu ile ilgili parametreleri şöyle açıklıyor: “Türkiye 2013-15 yılları arasında çok ciddi bir şey keşfetti aslında. Çözülemez denilen Kürt sorununun çözümü en çok toplum tarafından sahiplenilmişti. Mesela katıldığımız Newroz kutlamalarında toplumda çok güçlü bir çözüm iradesi gördük. Bunu sadece Kurdistan için söylemiyorum, Türkiye de öyle. Niye? Ekonomik bakımdan en refah içinde yaşadığımız döneme tekabül ediyor. Cenazelerin gelmediği ve ayrıştırıcı siyasetin hiçbir yerde karşılık bulmadığı bir deneyimdi. Bugün iktidar kendisini Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden var ediyor ama insanlar şunu soruyor: ‘Dün öyle değildi. Bir araya geldiniz konuştunuz. Sorunu çözebileceğinizi iddia ettiniz. Bugün değişen ne?’ Bu çözümden vazgeçen iktidar aklının kendisi. Ve çözümün gerçekleşmeyeceği konusunda toplumda bir algı yaratmaya çalışıyor. Bizim açımızdan Meclis kıymetli yerlerden birisi. Elbette Kürt sorunu çözülebilir. Meclis’te sadece milletvekilleri olmayacak aslında, geldikleri yerlerin talepleri, istekleri olacağı için, biz bu Meclis’i biraz kurucu Meclis olarak tarif ettiğimiz için önceliklerinden birisinin Kürt sorununu çözmek olduğunu düşünüyoruz. Meclis bir adres ama tek adres değil. Esas muhatapların bu sürecin içinde olması kaçınılmaz bir başlık. Ve toplumun kendisinin de bu sürecin içinde olması lazım. Açık söyleyeyim. 2013-15 aralığında Kayserili vatandaşlar, Yozgatlı vatandaşlar bu sorun artık çözülmelidir diyebilmiş olsaydı belki de Meclis’te çıkacak ses daha güçlü bir sese dönüşecekti. Bu yüzden biz Türkiye’de yaşayan bütün halkların da bu sorunun çözümü konusunda muhatap olduğunu düşünüyoruz. Dolayısı ile Kürt sorununda gerçek muhataplar hem toplumun kendisi bir ayağı da Meclis olmak üzere üçünün demokratik dinamikleri esas alan bir ortaklaşmasıyla çok mümkün olduğunu biliyoruz. Çünkü deneyimlediğimiz bir süreç var.”

Kürt sorununda sahiplenme

Kürt siyaseti, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini deklare etti. Bu açıklamadan sonra Kılıçdaroğlu’nun Kürt şehirlerinde yaptığı mitingler hem daha coşkulu hem daha kitlesel olmaya başladı. Uçar, bu gelişme ile ilgili şunları söylüyor: “Seçime giderken bazı iddialarda ortağız. En büyük ortaklığımız da tek adam rejiminin değişmesi üzerine. Bu iddia üzerinde CHP ve Millet İttifakı’nın tutumu ne kadar gerçekçi olursa sahiplenme de o kadar hayat buluyor. Çünkü şöyle, 2015 seçimlerinde açığa çıkan bir tablo vardı ve gerçekten başka bir Türkiye tarif etmişti, gerçekleşebilseydi. Yarım kaldı. Bu süreçte CHP, Türkiye’de HDP ile birlikte oluşan demokratik dinamikleri sahiplenmedi, tam tersine zayıflayan bir HDP’nin CHP’yi güçlendireceğini düşündüler. Olmadı. Tam tersine belki HDP daha güçlenmiş olsaydı bugün yaşadığımız tek adam rejimini görmeyecektik. Bugünkü tutumlarını -özellikle CHP için söylüyorum- kaybettiğimiz demokratikleşme döneminin dair bir özeleştirisi olduğunu düşünüyorum. Ama tek adam rejimine kaybettirme iddiası ister istemez ortaklaştırıyor. Hem Kurdistan’da hem Türkiye’de oy verme eylemi ile tek adam rejimine bir mesaj veriyorlar. Değişeceksin. İkincisi Kürt sorununun çözümü konusunda da aslında bir beklenti ifadesidir. Bu karşılanmanın güçlü olması. Halk ‘Kürt sorunu konusunda sorumluluk alacaksanız, biz de sizin yanınızdayız.’ Bunun göstergesi olduğunu düşünüyorum. Bu tablonun bir bütün olarak Türkiye’ye yansıyor olması da ilk turda tahmin ediyoruz ki onlara kaybettirecek. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın desteklediği aday kazanırsa yeni bir sürecin kapısı açılacak.”

#Gül #bahçesini #birlikte #kuralım

EN SON EKLENENLER