Yüksekdağ: 22 kez de tutuklasalar hakikat değişmez!

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) rehin tutulan Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın 15’inci duruşması Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Duruşmaya HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sedat Şenoğlu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) eş genel başkanları Şahin Tümüklü ve Özlem Gümüştaş ile HDP il, ilçe yöneticileri katıldı. Yüksekdağ’ın annesi Münire Yüksekdağ da duruşmayı izledi.

Yüksekdağ, savunmasına İstanbul’da yaşanan deprem nedeniyle tüm halka geçmiş olsun dileğinde bulunarak başladı.

‘DEPREM ÖNCELİKLİ SORUNLARI HATIRLATTI’

Siyasi iktidara “felaketlerin önüne geçme” görevini hatırlatan Yüksekdağ, şunları söyledi: “Ne yazık ki Türkiye’yi yöneten siyasi yapı doğal afetleri önlemek gibi birinci derece sorumlusu iken siyasi afetler yaratmanın, yaşatmanın peşinde. Türkiye’de yaşanan siyasi afetlerin ardı arkası kesilmiyor. Oysa bizim birinci gündemimiz insanların güvenli bir biçimde yaşamasını sağlamak olmalı. Bugün İstanbul’da karşıya karşıya kaldığımız deprem riski ve arka arkaya yaşanan iki deprem bizim ne kadar öncelikli sorunlarla karşı karşıya olduğumuzu hatırlattı. Doğa ve doğanın kuralları bunu hatırlattı.”

‘SİYASİ REZALET!’

Yüksekdağ, savunmasında şunları da kaydetti:

Siyasi rezalet yaşandı. Tutuklu olduğum davadan ikinci kez tutuklanmamdan söz ediyorum. İlkleri deneyimliyoruz. Aslında benim tutuklu yargılandığım davadan ikinci kez tutuklanmam bu örneklerden birisi. Demirtaş ile birlikte bir gün habersiz ve alelacele bir şekilde savcılık sorgusuna çağrıldık. Hapishanedeki yaşamımızın önemli kısmı SEGBİS odasında geçiyor. Bunlardan birisi olduğunu düşündük. Ama hapishanedeki olağanüstü hareketlilikten olağanüstü bir durum olduğunu anladık. Temel hukuk kriterlerini ihlal ederek gerçekleştirilen bir savcılık sorgusu oldu.

‘TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİM!’

(…) Anladım ki savcının tasarrufunda olan bir durum değildi. Beklenmedik bir anda yapılan operasyonlardan birisi olduğunu fark ettim. Ben hukuki hakkımı kullandım. Avukatlarım yanımda olmadan ifade vermeyeceğimi, süre istediğimi belirttim. Buna itiraz da olmadı. Çünkü itiraz olması için hiçbir neden yok. Buna ilişkin bir engel koymadı. Tutanaklara da o şekilde geçti. İşin en rezalet tarafı şu; savcı beni tutuklamaya sevk ettiğini söyleme gereğini bile hissetmeden tutuklamaya sevk etti. Ben tutuklamaya sevk ettiğini televizyondan öğrendim.

Türkiye’deki yargı mensupları bunun izahını yapamayacak hale geldi. Ben tutuklanmaya sevk edildiğimde süre verildiğini sanıyordum. Televizyonlardan alt yazı geçmeye başladı. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklamaya sevk edildi. Sonrası kamuoyunun malumu. Mahkemeye çıktık. Sulh Ceza Hakiminin nasıl çalıştığı ortada. İktidarın yargıya en fazla müdahale ettiği mahkemelerdir. Kuruluş amacına uygun olarak kendine yüklenen misyonu boşa çıkarmamıştır. İktidar gurur duyuyordu. Yine Sulh Ceza Hakimliğinde de sağlıklı bir süreç işlemedi. Halkımıza duyduğumuz saygı gereği çıkar mahkemede söyleyeceğimiz sözü söyleriz. Ne düşündüysek savunuruz. Ben kamuoyunun bizden beklentisini meşru bir görev olarak gördüğüm için o mahkemeye çıktım. Ayan olan beyan edildi. Tutuklama kararı verildi. Çifte tutuklanmış olarak karşınıza çıkıyorum. Bir tutuklama yetmedi. İki kez tutukladılar. Benim sözlerim, düşüncelerim, HDP’nin varlığı, HDP’nin taşıdığı önem değişir mi? 22 kez daha tutuklasınlar, hakikat değişir mi?”

EN SON EKLENENLER