‘Doların yeşili için doğanın yeşilini yok edenlere Hayır’

Referandumda “Evet” çağrısı yapanların son 15 yıldır Gediz havzasını yok ettiğine dikkat çeken ekolojist Metin Sert, “İnsanlar doların yeşili için doğanın yeşilinin yok edilmesine hayır diyecektir” dedi.

Coğrafya biliminin tarımsal değeri ve ekolojik çeşitliliği bakımından dünyada “cennet” diye tanımladığı 7 tarım harikasından biri olan Gediz Havzası, 50 bin kilometrenin çok üzerinde yüzölçümüne sahip ve her biri altın kadar değerli ürün olarak adlandırılan üzüm, zeytin, incir, pamuk ile tütünün ana yurdu. Üzerinde 4 mevsim boyunca sürekli olarak tarım yapılabilen bu havza, bugün başkanlık sistemini destekleyen 15 yıllık AK Parti hükümetinin siyanür ve sülfürik asite dayalı madencilik projeleri, termik santraller, jeotermal ve çarpık sanayileşme projelerinin hedefinde.

20 ADET ENDÜSTRİ TESİSİ VAR

Havzaya adını veren 401 kilometre uzunluğunda, 17 bin 500 metreküp su toplama havzasına sahip Gediz Nehri, zehirli sanayi atıklarının pençesinde can çekişiyor. Gediz Orman ve Su İşleri Müdürlüğü’nün verilerine göre, havzada 9 organize, 11 küçük sanayi bölgesi olmak üzere toplam 20 adet endüstri tesisi bulunuyor. Uşak, Manisa, Kemalpaşa, İzmir ve Menemen bölgesindeki bu endüstriyel tesislerde, tekstil ve dericilikten, demir-çelik ve plastik üretimine kadar kimyasal maddelerle birçok işlem yapılıyor ve atık su nehre bırakılıyor. Bu tesislerin birçoğunun son 15 yıl içerisinde açılması ve tamamlanması ibe dikkat çekici.

‘KİMYASALI TEŞVİK EDENLER ‘EVET’ DİYOR’

Turgutlu Çaldağı’nda 18 milyon ton sülfürik asitle tek başına Gediz Vadisi’ni yok edebilecek tehlikeli işletmeciliği de o dönem AK Partili Turgutlu Belediyesince desteklemişti. Yine Aydın ve Alaşehir’de uygulanmak istenen jeotermal enerji santralleri ile Soma Yırca’da zeytin alanlarının yok edilmesine dayanan termik santral projeleri de son 15 yılın ürünü. Bu süre içerisinde bölgede tarım yapan yurttaşların arazilerine “acele kamulaştırma” yöntemiyle el konulması büyük tartışmalara neden oldu.

‘SİYANÜRLÜ ALTIN ARAMA FAALİYETLERİ HALA SÜRÜYOR’

Gediz havzası kapsamında olan Uşak Kışladağ ve kayyum atanan Koza A.Ş.’nin İzmir Bergama’da uygulanan siyanürlü altın işletmeciliği arama faaliyetlerine devam ediyor.

Öte yandan Efemçukuru’nda İzmir’in içme suyunu tehdit eden altın madenciliği faaliyetleri halkın itirazına ve hukuki girişimlerine rağmen faaliyetlerini sürdürüyor. Öte yandan geçtiğimiz günlerde tarım alanlarının korunmasına ilişkin yapılan düzenlemede havza içerisinde bulunan Saruhanlı, Salihli, Sarıgöl ve Alaşehir ovalarının tarımsal sit alanı dışında bırakılması da bu yılların ürünü olarak kayıtlara geçti.

‘MEVCUT YASALAR PATRONLAR KARŞISINDA İŞLETİLMİYOR’

Turgutlu Çevre Platformu üyesi ekolojist Metin Sert, bölgede son yıllarda hızla büyüyen sanayileşmeye dikkat çekerek, en verimli tarım arazilerinin tehdit altında olduğunu belirtti. Bu anlayış nedeniyle dünyanın yedi harikasından biri olan Gediz havzasının ve Gediz nehrinin can çekiştiğini söyleyen Sert, “Dünyanın 7 tarım harikası içerisinde birinci sıraya koyabilecek kadar değerli bir vadi haline gelmişse burası böyle bir vadiye adını veren Gediz nehri bugün can çekişiyor. Gediz bir nehir midir yoksa foseptik kanalı mıdır? Doğru bir sanayileşme anlayışı yok mu? Doğrusunun yapılması için mevcut yasaların işletilmesi lazım. Yeni yasalar bile çıkarmaya gerek yok. Yasalar patronlar sermaye karşısında işletilmiyor. Eğer işletilseydi Gediz Nehri’ni yok olma durumuna getirilen bu kuruluşlara her şeyden önce işletme ruhsatı verilmezdi” dedi.

‘SON 15 YILDAKİ KADAR VAHİM TEHDİTLERLE HİÇBİR ZAMAN KARŞILAŞILMADI’

Ülkenin son 15 yılda ekolojik yaşamın çok büyük tehditle karşı karşıya olduğunu sözlerine ekleyen Sert, “Ülkemizdeki çevresel sorunlara ve bu sorunları yaratan, neden olan etkenlere ilişkin söylenecek çok şey var kuşkusuz. Ancak yaşadığımız çevrenin hiçbir zaman son 10-15 yıllık dönemdeki kadar vahim tehditlerle karşılaşmadığını söyleyebilmek mümkün. Bu durumun nedeni de AKP Hükümetinin izlediği politika, çıkardığı yasalar ve kararnamelerle ilişkilendiriliyor. Bir tarım cenneti olan ülkemizdeki verimli tarım toprakları, meralar ve sulak alanlar çarpık sanayileşme ve yerleşimin baskısı altında adeta yok olma tehlikesi yaşarken, son 10-15 yıllık dönem içinde bu durumun çok daha vahim boyutlarda artarak, ekolojik yaşamı etkileyecek düzeyde insanların ortak yaşam alanlarına kadar dayandığı görülüyor” dedi.

‘ÇEVRESEL SORUNLAR HAYIR DEMEK İÇİN YETERLİ’

HES, JES ve benzer projelerin bu hükümet döneminde gündeme getirildiğini de dile getiren Sert, 2010 yılında AK Parti Hükümetince çıkartılan yeni madencilik yasası da bilim ve hukuk çevrelerinde dünyanın en kötü örneklerinden biri olduğunu kaydetti. Devletin asli görevinin çevre ve insan yaşamını sağlıklı şekilde korumak, kollamak ve güvende tutmak olması gerekirken, Çevre Bakanlığı’nın “ÇED davaları yatırım düşmanıdır” ve “Çevreyi put haline getirmişler, sermayenin önünü açacağım” gibi söylemlerini hatırlatan Sert, çevre ve insan sağlığı konusundaki endişelerin daha da büyüdüğünü söyledi. Son dönemde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde 80’inci maddeye de işaret eden Sert, bu maddenin bilim ve hukuk çevreleri ile çevreciler tarafından “doğanın sermaye guruplarının çıkarı için özelleştirilmesi” şeklinde yorumladı.

Sert, projelerin birçoğunun mevcut hükümet tarafından hayata geçirildiği için de bugün referanduma sunulan “başkanlık sistemi”ne ilişkin şunları söyledi: “AKP Hükümeti tarafından çıkartılan bu anayasaya referandumda ‘hayır’ denmesi için pek çok sebep var kuşkusuz. Ama ekolojik denge ve yaşamı vahim derecede tehdit edecek düzeye kadar yükselen çevresel sorunlarına, bu tür çevresel tehditleri insanların ortak yaşam alanlarına kadar getirip dayandıran izlenmekte olan çevre politikasına bakmak bile referandumda ‘hayır’ denmesi için tek başına yeterli bir sebep. İnsanlar elbette ki vahim çevresel sorunlara neden olacak hale gelen ekolojik yaşamın rant kapısı haline getirilmesine, doğanın talanına hayır diyecektir, doların yeşili için doğanın yeşilinin yok edilmesine hayır diyecektir ve demelidir.”

EN SON EKLENENLER