Maden şirketini teneke ile kovan Kurşunlular: Mücadele etmesini öğrendik

Madencileri tencere, tava, teneke ve davullarla kovan Kurşunlu Köylüleri, daha önce durdurdukları maden ocağına yine izin vermeyeceklerini söyledi. Köylüler, maden şirketinin ilk gelişindeki acemiliklerini mücadele ile öğrendiklerini dile getirdi.

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Kaz Dağlarının zirvesinde, 4 tepenin ortasında etrafı çam, zeytin, armut, badem ağaçlarıyla kaplı temiz havası, kaynak suları ve doğasıyla göz kamaştıran Kurşunlu Köyü maden arama şirketlerinin hedefinde. 2013 yılında Zafer Madencilik’e ait 600 dönümlük arazide bulunan 4 bine yakın ağacın kesilmesi, köylülerin haftalarca süren mücadelesiyle durduruldu. Danıştay’ın “Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun gerekli” olduğu yönündeki kararı sonrası Zafer Madencilik firması bu kez el değiştirerek, dönüş yaptı.

FİRMA DEĞİŞTİ TALEP AYNI

Sahibi değişen firma aynı isimle devam ederken, feldspat madeni için yeniden ÇED başvurusu yaptı. ÇED toplantısı için köye gelen madenciler ise, tencere, tava, teneke ve davullarla protesto edilerek köyden gönderildi. Maden şirketinin köylülerin tavrını bile bile köyde ÇED toplantısı yapmak istemesini anlayamadıklarını belirten köylüler, madencilere izin vermemekte kararlı.

‘YİNE BAŞARACAĞIZ’

Maden firmasının aramalarını durdurulması için 2013 yılında 22 gün açlık grevi gerçekleştiren Bülent Behçet Özüren, “10 yılda 3 bin ağaç diktim. Doğanın içerisinde, ağaçlarımızla, hayvanlarımızla bülbül sesleri içerisinde yaşamaya devam ediyoruz. Ancak maden şirketleri bize ızdırap çektirmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyor” dedi. İlk ağaçlar kesilmeye başladığında ne olduğunu anlayamadıklarını belirten Özüren, “O zaman durduramadık çünkü çok toyduk. Köyde çok gariban bir köy. Anlayamadık bile ne olduğunu. Bir anda ağaç kesimi başladı. İnanılmaz bir katliamdı, anlatmak mümkün değil. Kaplumbağalar, sincaplar, tavşanlar per perişan oldu. Gidip maden şirketinin çalışanlarına, ‘Mahkeme devam ediyor. Ağaçları kesemezsiniz’ dediğimiz için de ‘çalışanı ve üreteni ihlalden’ 1’er yıl ceza aldık. Tamamen kanuni olarak bir baskı altına girdik resmen sindirme harekatıydı” diyerek yaşadıklarını özetledi.

‘PES ETMEDİK, DİRENDİK’

Maden şirketinin açlık grevi yaptığı çadıra 3 el kurşun sıktığını hatırlatan Özüren, “Pes etmedik, direndik. Danıştay kararıyla ÇED raporunu zorunlu kıldık, kazandık. Bundan sonra yine hukuk çerçevesinde gereken her şeyi yapacağız. Yine mahkemelere başvuracağız. Bu arada da çevre kuruluşları bizim yanımızda olacaktır. Yine başaracağız” diye konuştu.

‘BUNUN ADI VAHŞİ MADENCİLİKTİR’

Doğaya, yaşama rağmen maden ocaklarının açılmasına karşı olduğunu belirten Özüren, “Nereye bakarsanız bakın hangi toprak olursa olsun aşağısında bir maden var. ‘Bunun için neler harcanabilir?’ dediğimizde, insan hayatından uzak olmalı, doğayı tahrip etmemeli, insan hayatını hiçe sayan doğayı hiçe sayanlar tabi ki vahşi madencidir ve buna tabi ki karşıyız. Ankara’da bu izinleri verenler vebal altında. Bilmeden oturdukları yerden her şeyi imzalıyorlar. Köyümüze gelen yetkililer asla burada maden yapılamaz diyor. Ama ruhsatın altında da onun imzası var. Kaz dağında madencilerin ne pahasına olursa olsun para kazanmak arzusundan uzak tutulmalı” dedi.

‘YOLUMUZU BİZE KAPATTILAR’

Maden istemediklerini vurgulayan 75 yaşındaki arıcı Selami Kırmızı, “Maden belası 5-6 seneden beri devam ediyor. Başımızdaki bela evimizin içinde, köyümüzün tepesinde. Köylü etkileniyor, hayvanlar etkileniyor arazi etkileniyor. Biz madenin verdiği zarara karşıyız. 60 ya da 100 metre ötemizde işletiliyor” dedi.

Temiz havaya ihtiyacı olduğunu belirten 60 yaşındaki Neslihan Kırmızı da, “İnsanların sağlığı için doğaya ihtiyacı var. Bizim doğaya, temiz havaya ihtiyacımız var. Çama, zeytine ihtiyacımız var. Maden ocağının ormanı talan etmesinden sonra hayvanlarımı satarak davulculuk yapmaya başladım. Daha önce maden çalışırken gürültüden tozdan uyuyamıyorduk. Bizim yolumuzu kapattılar her zaman geçtiğimiz yerleri bize yasakladılar. Malımızı komadılar şaladılar (talan ettiler)” diye konuştu.

‘AĞAÇLAR BİZİM GÖZÜMÜZDÜR’

Kesinlikle madencileri istemediklerini dile getiren 70 yaşındaki Sabriye Çetin de, “Ağaçlar bizim gözümüz göz bebeğimizdir. Gözümüzü kestiler. Ağaçlarımıza kıydılar. Köyümüzü başımıza yıkmak istiyorlar” diye belirtti. Köylerini olduğu gibi çocuklarına bırakmak zorunda olduklarını ifade eden Emrullah Özcan (55) da, “Köyümüzü, suyumuzu kirletiyor. Huzurumuzu bozuyor. Maden istemiyoruz. Ben benim atlarım hep bu topraklardaydı buralarda kalmaya da devam edeceğiz” diye konuştu. Torununun iş makinelerinin sesi nedeniyle rahatsız olduğunu söyleyen Mustafa Güzel de, madencilere izin vermeyeceklerini vurguladı.

‘KÖYLÜLERİN YANINDA MÜCADELE EDECEĞİZ’

Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan ise, madenciliğe izin verilmesi durumunda doğa talanının yanı sıra köylülerin yerinden edileceğini hatırlattı. Maden ocağı sahasının yerleşim yerine çok yakın olduğuna dikkat çeken Doğan, bölgenin ekosisteminin de etkileneceğini belirtti. Doğan, Kaz Dağlarını tehdit eden her türlü faaliyete karşı mücadele edeceklerini söyledi.

Sakıp Yaşar – dihaber

EN SON EKLENENLER