Yeryüzü değil yaşam çölleşiyor

7.5 milyarlık dünya nüfusu için yaşamsal önemde olan tarımsal ve ormanlık alanların korunması için çabalar sarf edilse de, her yıl on milyonlarca hektarlık alan, yok olmaya devam ediyor. Bütün zirvelere ve toplantılara karşın küresel kapitalist sistem, bunu durdurmak için hiçbir şey yapmıyor

Bedran Deniz/Anf

Birleşmiş Milletler’in (BM) bu yıl Burkina Faso’da düzenlenecek etkinliklerle karşılayacağı Kuraklık ve Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün kabul edilmesinin üzerinden geçen 23 yıla rağmen, insanlığın yaşamsal alanları, günbegün bilinçsizce politikaların kurbanı oluyor.

Çölleşme veya çoraklaşma, günümüzde dünya üzerinde en az 250 milyon insanı direkt olarak etkilerken, 1 milyar kadar kişinin yaşadığı yüzün üzerinde ülkede de çölleşme riski bulunuyor. Çölleşme denince mevcut çöl alanlarının genişlemesini anlamamak gerekiyor. Bu terim, daha çok doğal nedenler veya insan kaynaklı hatalar nedeniyle işlenebilen toprakların kullanılamayacak hale gelmesi için kullanılıyor.

Tarımsal alanların bilinçsizce ve kötü metotlarla sulanması, su kaynaklarının yeterince iyi değerlendirilmemesi, orman kesimleri ve yeşil alanların kapasitesinden fazla otlak olarak kullanılması, çölleşmeye yol açıyor. Çölleşen toprakların olduğu ülkelerin önemli bir kısmını dünyanın en yoksul, marjinalleşmiş veya siyasi olarak istikrarsız ülkeler oluşturuyor.

Kuraklık, nüfusu değiştiriyor

Kuraklıklar ve çölleşmenin dünya üzerindeki önemli göç hareketlerine etkisi de önemli. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre; 2000 yılında ülkesi dışında yaşayan göçmenlerin sayısı 173 milyon iken, 2015’te bu sayı 244 milyona ulaşmıştı. Aşırı kuraklıklar ve çölleşme nedeniyle tarımsal alanların azalmasıyla, toprakla bağı kopan milyonlarca insan yerlerini terk etmek zorunda kalıyor. BM verilerine göre; dünya üzerinde 70 milyonu yerli halklar olmak üzere, 1,6 milyar kişinin yaşamı doğrudan ormanlarla ilişkili. Ormanlar, aynı zamanda dünya üzerinde var olan hayvan ve bitki türlerinin yüzde 80’inden fazlası için yaşam alanı.

Kuraklıklar ve çölleşmeyle mücadelede geç kalınması ve küresel ısınma hedeflerinin tutturulamaması halinde önümüzdeki on yıllarda yüz milyonlarca kişi, göç etmek zorunda kalacak.

Yıllık orman kaybı

Günümüzde yeryüzünün yaklaşık yüzde 30’u ormanlarla kaplı iken, ormanlar, iklimsel değişikliklerin önlenmesi, biyo çeşitliliğin korunması ve on milyonlarca yerli topluluğun yaşamını sürdürebilmesi için hayati önemdeler. Ancak her ne kadar son yıllarda dünyanın bazı bölgelerinde doğal yollardan ormanlık alanlar yeniden türese de, kontrolsüz kesimler ve kuraklıklar nedeniyle yok olan alanlar yıllık 13 milyon hektarı buluyor.

Akciğerlerin tıkanması

Kuraklık ve çoraklaşmadan etkilenen bölgelere çok daha fazla örnekler verilebilir. Ülkenin kuzeydoğusunda (Nordeste) Pernambouc, Bahia ve Ceara gibi eyaletlerin olduğu geniş bir bölge, uzun dönemlerdir kurak iklimiyle biliniyor. Nordeste’deki kuraklığın aşılabilmesi için San Fransisco nehrinin akışının bazı alanlara doğru çevrilerek sulama yapılmasıyla, kuraklık aşılmaya çalışılacak. Yine dünyanın akciğerleri olarak bilinen Amazon Ormanları’nın Brezilya’daki federal ve bölgesel yönetimler tarafından korunamaması nedeniyle yok edildiği bilinirken, ormanların daha çok Avrupa ve diğer kıtalara satılmak için kesilmesi dikkat çekiyor.

Hayvan türleri kırıma uğradı

Kuraklıklar ve çölleşmenin insan hayatına etkisinin yanı sıra canlı türlerinde yol açtığı büyük yıkım da önlenemiyor. Dünya üzerinde bilinen hayvan türlerinin yüzde 8’inin şimdiye kadar yok olduğu bilinirken, yüzde 20’sinden fazlası ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. En az 3 milyar insanın yaşamı için gerekli olan proteinin yüzde 20’si balıklar sayesinde sağlanıyor. Kuraklıklar nedeniyle tatlı sulardaki balık türlerinin yok olması da çoğu yoksul ülkelerde yaşayan insanları doğrudan etkiliyor.

BM ne işe yarıyor?

2015 yılında Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkeler tarafından kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan 15’inci hedef ise, kuraklık ve çölleşmenin sonlandırılmasına dairdi. BM, 2020’ye kadar kara topraklarının yanı sıra, nehir ve göllerin oluşturduğu eko sistemi koruma, yeniden canlandırma ve sürdürülebilir kullanımını sağlamayı hedefliyordu. Yine ormanlık alanların arttırılması ve kesilmiş alanların yeniden ağaçlandırılmasının sağlanması planlanıyor. Ancak bütün bu politikalar, kar üzerine kurulu uluslararası sistem tarafından her gün yeniden boşa çıkarılıyor.

Tarım tükeniyor

Dünyadaki en önemli tahıl ürünleri arasında sayılan buğday, pirinç ve mısır, insanlık için gerekli tahıllar arasında yüzde 60’lık bir paya sahipler. Günümüzde yaklaşık 2,5 milyar insanın doğrudan tarımsal aktiviteler sayesinde geçiminin tümünü veya bir kısmını sağladığı tahmin edilirken, farklı nedenlerden ötürü tarımsal alanların yüzde 52’sinde aşınma meydana geliyor. Kuraklık ve çölleşmenin yol açtığı tarımsal alan kaybı, yıllık 12 milyon hektarı (120 bin kilometrekare) buluyor. Bu ise, her 5 yılda bir neredeyse Fransa büyüklüğünde alanın kullanılamaz hale gelmesi demek. İşlenebilir topraklardaki kayıp nedeniyle her yıl yaklaşık 20 milyon ton tahıl üretimi kaybı oluştuğu da tahmin ediliyor.

EN SON EKLENENLER