KOÇGİRİ KATLİAMINA DAİR MECLİSTE YAPILAN TARTIŞMALAR

“Umudun kalmadığı, tükendiği yerde, bize düşen görev, umudu tekrar yeniden yeşertmek olmalı.”  Albert CAMUS.

Değerli okuyucular; Katliamlar kronolojisi yazı dizisinin bu konuya dair önceki bölümlerinde 1921 Koçgiri katliamını, Alişêr Efendi’yle Zarife Ana’yı ve Koçgiri katliamına dair Ebubekir Hazım Tepeyran’ın anılarını yazmıştım!  Bu bölümde ise Koçgiri katliamına dair mecliste yapılan tartışmaları siz değerli okuyucularla paylaşacağım. Yorum ve değerlendirme siz kıymetli okuyuculara aittir! Aşk İle.

Değerli okuyucular; Ankara hükümeti 13 Mart 1921’de bölgede sıkıyönetim ilân eder ve Merkez Ordusunu tam yetkiyle görevlendirir. Ayrıca Topal Osman’da çetesiyle birlikte Koçgiri’ye gönderilir. Sakallı Nurettin Paşa ve Topal Osman çeteleri, Ankara hükümetinden aldıkları yetkiyle Koçgiri’de baskı, zulüm, katliam, sürgün, gasp ve talan yaparlar. Sakallı Nurettin Paşa’nın emrindeki askeri birlikler ile Topal Osman’ın çetelerinin bölgede uyguladıkları baskı, terör, katliam, sürgün, gasp ve talanlar üzerine, Erzincan milletvekili Emin Bey ve arkadaşları meclise (birinci meclis) 107 imzalı bir önerge verirler. Bu konuda görüşme isterler ve verilen önerge kabul edilir. Meclis’in 85. birleşimi 3. Ekim. 1921’de yapılır ve bu birleşimin açık oturumla mı, gizli oturumla mı yapılacağı tartışılır.

Doktor Adnan Bey’in başkanlığında yapılan 1. Oturumda (celsede) ilk sözü Erzincan milletvekili Emin Bey alarak şunları söyler: “Efendiler celsei hafiyeyi biz istedik. Ümraniye’den geçmiş bir arkadaşınızım. Ben Koçgiri hadiselerini tamamen takip etmiş bir arkadaşınızım. Oradaki cereyanı ahvali tadat etmek için memleketin gerek hayatı siyasiyesine ve gerekse orduda dahi heyeti umumiye zannedildiği için celsei hafiye talep ettik. Bundan dolayı teklif etmiştim. Çünkü orada öyle bir mezalim icra edilmiştir ki tüyleri ürpertir! Çünkü efendiler memlekette yapılan bütün felaketi mezalim Büyük Millet Meclisi namına yapılmıştır.”(…)

Aynı oturumda Erzurum milletvekili Mustafa Durak Bey söz alır: “Efendim, bizim celsei hafiyemizin tarihe karışacağından emin değilim. Bütün âleme ilân etmelidir ki, biz sizinle alakadarız. Memurlar da duymalı, herkes de duymalıdır. Memleketimizde yapılan mezalimi âleme karşı ilan etmeliyiz. Herkes duymalı. İmzalı bir takririmiz vardır. Bugün vereceğiz. Mesele gayet mühimdir. Bütün dünya görmelidir, herkes duymalıdır. Çünkü efendiler, memlekette yapılan bütün felaket, bütün mezalim, bütün seyyiat (bunların milletten saklanmasından doğmaktadır) Biz celseyi açık yapmak istiyoruz.” (…)

 Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, Koçgiri’de zulüm yapıldığını söyler ve celsenin açık olmasında ısrar eder: “Bu zulüm her tarafta işitilmiştir. Avrupa’da işitilmiş, bütün safahatına vakıftır. Bütün kudretimizi göstermek üzere açık yapalım. Meclis vardır. Bir adam vazifesini suiistimal etmiş, cezasını görsün! Salahiyetle tecziye etmiş, mesul olmuş. Burada bir millet olduğunu gösterelim. Burada diktatörlük yoktur.”(…)

Koçgiri’de katliam yapıldığı sırada Atıf Bey İçişleri Bakanıdır, ondan sonra İçişleri Bakanlığına Rafet (Bele) Bey getirilir. Aynı günkü meclis oturumunda Rafet (Bele) Bey’de söz almış ve şunları söylemiştir; “Hiçbir şey gizli kalmamalıdır. Gizli oturum yabancıya karşı yapılır. Hak ve adalet savsanmamalıdır. Ülkemizde yapılan zulüm dünyaya açıklanmalıdır. Bir inceleme kuruluyla suçlular belirlenmeli ve adalet suçluların yakasına yapışmalıdır. Ülke üç-beş kötü adamın elinde kalmamalıdır.”(…)

Dersim milletvekili Hasan Hayri Bey’de bu oturumda söz alır. Bu konuşma çok uzun olduğu için özetleyerek yazmaya çalıştım; “Paşa Hazretlerinin (Mustafa Kemal’i kastediyor) açıklamaları sırasında Kürtler’in düşünceleri ne olabilirdi? Telyazılarla makamlara bildirilmiş, Kürtler de düşüncelerini bildirmişlerdir.  Burada, en çok bilinmeyen olan Dersim’dir. Acaba ne düşünce taşıyabilirler, herkes bir düşünce edinebilsin. Paşa Hazretlerine sorunlar için bilgi vermek ve Kürtler’in geçmişinden söz etmek istiyorum. Efendim, şimdi öncelikle karanlıkta kalan Dersimli Kürtler, bunların durumları nedir, nasıl yaşamışlardır? Şimdiye kadar Hükümet’le ilişkilerinin ölçüsü ne düzeydedir? Bunları saptamak, bunların adam akıllı durumlarına vakıf olmak gerekir.”(…)

Gerçek şu ki; Diyap Ağa’dan daha aydın ve eğitimli biri olan Hasan Hayri Bey’de en az onun kadar  “çaresiz” ve kendisine biçilen rolün hükmü kalmayınca ortadan kaldırılmasına karar verilen bir insan idi! Olup bitenin içyüzünü anladığı an, belki de, idam sehpasına yürüdüğü an olmuştur. (Hasan Hayri Bey Kürtçülük yaptığı iddiasıyla 1925 yılında idam edildi.) Çünkü kendisi ve yeğeni için kurulan idam sehpasına yürürken “Yaşasın Kürt milleti! “Ey Kürt halkı! Bizden ibret alın ve bilin ki, dünyadaki en güvensiz söz, Kemalistlerin verdiği şeref sözüdür!” Ey Kürt şehitleri, işte Hasan Hayri de sizlere kavuşuyor” diye seslenmiştir.

Aynı gün 3. Ekim. 1921, Meclisin 85. Birleşiminin 2. Oturumu Musa Kazım Efendi’nin başkanlığında yapılır. Bu oturumda ilk sözü Erzurum Milletvekili Durak Bey alır ve şunları söyler: “Bu önergeyi ülkenin içinde bulunduğu asayiş bozukluğu nedeniyle verdik. Kabahat, halktan değil, görevlilerden (memurlardan) aranmalıdır. Bu olayların asıl kabahatlisi memurlardır.” “Hükümet bir hırsız çetesi gibi halkın boğazına sarılmış, her şeyini yağmalıyor, vuruyor, öldürüyor. Soran yok!” Bu durum karşısında görevini kötüye kullanan görevliler neden cezalandırılmıyorlar?”(…)

Ziya Hurşit Bey (Lazistan), “Nurettin Paşa’nın görev bölgesinde halk ezilmiş, öldürülmüş ve köyler yıkılmıştır. Ümraniye ve Koçgiri bölgesinde bunları görmek mümkün. Nurettin Paşa bu kıyımı Samsun, Ordu yöresinde Rumlara da yapmıştır. Bölgenin halkını başka yerlere göçürtmüştür. Nurettin Paşa’nın “Meclisin üzerinde bir yetkiyle davrandığı ve kendine Meclis’te bir “aile hükümeti kurduğu” söylenmektedir. Nurettin Paşa bu “olağanüstü yetkiyi” nereden almaktadır?”(…)

Bu oturumda Mustafa Kemal’de söz alır, Nurettin Paşa’nın yetkilerini keyfi kullandığına dair meclis’e verilen önergenin başkomutanlık yasasını ihlal ettiğini savunur. Yani bu önergenin verilmemesi gerektiğini vurgular. Mecliste yapılan Nurettin Paşa’yı suçlayıcı sözler karşısında bütün gücüyle Nurettin Paşa’yı korur. “Görevden alınmasına dair bir kanaat oluşmadığını” belirtir.

Erzincan milletvekili Emin Bey  (04 Ekim 1921) oturumda söz alır ve şunları söyler: “Asi diyoruz ve üzerine kuvveti askeriye sevk ediyoruz. Onlar (Koçgiri’yi kast ediyor) hükümetin tekmil talibini kabul etmiş bulunuyorlar. Nurettin Paşa’nın ben bunları çember içine aldıktan sonra hükümetin tekâlifini daha teşdit edeceğim diyerek, çember altına aldım diyor ve (kendi deyimi ile hükümetin önerilerini daha genişleteceğim diye) tuttuğunu öldürmeye, ırzlara geçmeye, namuslara taarruz etmeye kalkıyor. Rica ederim, hanginiz bu facia karşısında sabredebilirsiniz? Buna üç yaşındaki çocuklar bile tahammül edemezler. Böyle bir şeye maruz kaldığımızda, nasıl karşınıza çıkanlara kurşun atmazsınız? Milyonlara ulaşan servet mahvolmuştur. Bu paralar tamamıyla gitmiştir. Otuz bin (mevaşiyi) hayvanı Osman Paşa (Topal Osman’ı kast ediyor) götürmüştür. Ben ispata hazırım! (…)

Refahiye’de bir arkadaşım vardır, onun tanıklığına dayanarak söylüyorum, Bir Türk, servetine tama (göz dikilerek) edilerek, karısı cebren alınmış ve sen Alevi’sin diyerekten herifin malvarlığı yağma edildikten sonra öldürülmüştür. Efendiler; dünyanın hangi yerinde böyle bir durum görülmüştür ki; babaların ve evlatların eline ip, verilerek bir birlerine boğdurulsun. Bu facia saatlerce sürdürülmüştür, saatlerce çektirilerek bu surette feci bir şekilde acımasızca öldürülmüştür? Rica ederim efendi sen bu vaziyet karşısında asi olmaz mısın? İmranlı’daki uygulamalar “Afrika barbarlarının bile kabul edemeyecekleri” ölçüdedir.”(…) Emin Bey’in, söylediği sözler, Koçgiri’de Kızılbaş Kürtlerin karşı karşıya bırakıldıkları şiddetin ve zulmün boyutlarını göstermektedir!

TBMM’nin Koçgiri ve Ümraniye hadiseleri üzerine yaptığı tartışmaların önemli oturumlarından biri 05 Ekim 1921 tarihli birinci oturumdur. Bu oturumda Kürt köylerinin “yakılıp yıkıldığı” milletvekilleri tarafından dile getirilmiştir. Lazistan Mebusu Ziya Hurşit Bey söz alır ve şunları söyler: “Efendim geçen sene Merkez Ordusu Kumandanlığı ihdas edildi. Nurettin Paşa bu mıntıkaya kumandan olarak tayin edildi. Bu tayinin akabinde Ümraniye, Koçgiri hadisesi oldu. Benim anladığıma göre buraları da yakmaya kastetmiştir”(…) “Demek ki bu adam, TBMM’nin üzerindedir. Ve kendisi orada bir aile hükümeti kurmuştur. Damadı Kurmay Başkanı, bir kardeşi Tokat mutasarrıfıdır. Bütün memlekette bir eşkıyalık faslı başlamıştır.(…) Nurettin Paşa, bu olağanüstü yetkileri kimden almıştır? Ordu komutanı olarak en ince ayrıntıya müdahale eder. Savcısıyla, komiseri ile uğraşır. TBMM bu adamı görevinden almalıdır. Ricam budur, bir dakika bile gecikmemesi gerekir.”(…)

Dersim Mebusu, Mustafa Bey söz alır ve şunları söyler: “Nurettin Paşa halkın üzerinde haksızca baskı uygulamıştır. Topal Osman’a ayrıcalıklı yetkiler tanınmıştır. Alişan Bey savaş yıllarında devlete bir buçuk milyon zahire vererek yardımda bulunmuştur. Koçgiri halkı devlete vergisini vermektedir. Asker Kürt-Türk demeden zararlar vermiştir. Kuruçay’da bir Türk köyüne nizamiye subayı girmiş, halı-kilim her şeyi almış ve iki kişiyi vurmuştur. Bunları kimden soralım. Kadınların ırzına geçilmiş, çocuklar öldürülmüştür! Allah aşkına bu Nurettin Paşa ve Topal Osman’ın yaptığı fenalık ne haldir. Bütün bunları bir kurul araştırsın.”(…)

15 Ekim 1921 günü yapılan 93. oturumda Koçgiri katliamı nedeniyle hükümet’çe izlenen sürgün politikasının bölgede doğan etkilerini yok etmek, bu olaylardan dolayı tutuklananların affına ilişkin kimi milletvekillerince verilen yasa tasarılarını birlikte incelemek amacıyla Bakanlar Kurulu ve Başkomutanlıkça üç kişilik bir kurul (komisyon) oluşturulur. Bu kurulda Adalet, İçişleri ve Savunma Bakanlıklarından birer kişilik temsilciler yer alır. Bolu milletvekili Yusuf İzzet Paşa’nın başkanlığındaki kurul, bölgeye gider. Olup bitenlere dair soruşturma yapar. Hatta Sivas’ın eski valisi Hazım Bey’in bilgisine başvurulur. Hazım Bey, gerekli evrakın vilayet kaleminde olduğunu bildirir.

Kurul düzenlediği tutanakta; asıl ayaklanmacıların tutuklanıp cezalandırılmasına, diğerlerinin affedilmesine ve ülke içerisinde uygun görülen yerlere yerleştirilmelerine (sürgün edilmesine), henüz tutuklanmamış asıl suçlulardan olanların izlenmesini adli örgütün yürütmesine karar verir ve bu karar Bakanlar Kurulu’na bildirilir. Meclis, bu bakanlık temsilcilerinden oluşan kurulun ortak kararlarını esas alır. Kurul ayrıca şunları önermektedir. Bölgede Anayasa çerçevesinde çalışacak bir anketçi kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul, Koçgiri hadisesinin asıl nedenlerini ortaya çıkarmalıdır. Hadiselerin elebaşlarına ilişkin affı meclise önermelidir. Sürgünle ilgili Hükümet’in politikasını ve uygulamalarını incelemeli ve izlemelidir. Ayrıca kurul üyeleri, Sivas valileri Cemal Bey ile Hazım Bey’in görüşlerine katılmazlar. Hadiselerin henüz bitmediğini söylerler. Bu nedenle Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa’nın bölgedeki savaşını sürdürmesini haklı görürler. Kurulun bu yöndeki raporu Meclis’te şiddetli tartışmalara yol açar ve meclise önerge veren milletvekilleri kurulun raporunu yeterli ve inandırıcı bulmazlar.

Bu konularla ilgili mecliste görüşmeler, 31. Ekim. 1921 günü 101 Birleşimin 2. Oturumunda gizli olarak yapılır, bu oturumda Mustafa Kemal Paşa (Ankara) söz alır ve şunları söyler; “Nurettin Paşa’nın konumuna ve uygulamalarına dair bilgiler İçişleri Bakanlığı’nda vardır. Hakkında incelemeler yapılmış ve raporlar hazırlanmıştır. Yönetim ona dair her türlü bilgiye sahiptir. Paşa’nın yasadışı tutumuna dair şikâyetlerden bulunulmuştur. İçişleri Bakanlığı görevden alınmasını istemiştir. Bu nazik dönemde ordu komutanlarının üzerinde oynanması yanlış olur. Suçlamaların doğruluğuna dair kanaat bende oluşmamıştır.”(…)

TBMM’nin kararıyla Dersim’in durumunu incelemek ve Koçgiri Hadisesini araştırmak amacıyla Yusuf Hasan Paşa, Hakkı Hami Bey, (Sinop) Ragıp Bey (Amasya) ve Hulisi Bey (Karahisar) oluşan bir inceleme –araştırma ve bir de anket kurulu oluşturulur.  “Koçgiri Tahkik ve Dersim Tahkik Heyeti”i “unvanıyla oluşturulan heyet 4. Kasım. 1921 günü Ankara’dan hareket ederek 9. Kasım. 1921’de Sivas’a varır. 12 Kasım 1921’de Sivas’ta Sıkıyönetimdeki Koçgiri katliamına ait mevcut bütün evrakı teslim alarak çalışmaya başlar. Hadiseye dair incelemeler ve soruşturmalar yaparlar, yapılan çalışmalar sonucunda Koçgiri katliamına dair bir rapor hazırlarlar.

Bu kurulun hazırladığı rapor şu şekildedir: “Koçgiri Aşireti’nin reisliğini yapan bir aileye mensup olan Haydar Bey, bu işlerine ilaveten, sözü geçen ailenin öteden beri kâtipliğini yapan ve Koçgiri Kürtleri içinde okumuş sayılan Alişer Efendi adında birinin de, anlaşmayı müteakip, gerek kendi aşireti ve gerekse Dersim’in Ovacık kazasında siyasi propaganda yaptığı, 1921 senesi başında beri mahalli hükümetçe resmen haber alınmış ve bazı tedbirler alınmıştı. Koçgiri ve Dersim’de kendi tertiplemiş oldukları milli yayınları ile milli hayatı tahrik eden Alişer Efendi’nin bu siyasi faaliyetlerinin, Koçgiri olayında en etkili neden olduğu, Koçgiri Kürtleri tarafından heyetimize açık olarak bildirilmiştir. Şurasını itiraf edelim ki; Alişer Efendi’nin etrafında toplanan bazı mahalli Kürt milliyetperverlerinin Koçgiri bölgesindeki siyasi faaliyetleri, bilhassa Kürdistan’a muhtariyet vaat eden Sevr Antlaşması’nın İstanbul Hükümeti’nce tasdik edilmesine dayanmaktadır.

Adı geçen antlaşmanın Ankara Milli Hükümeti’nce reddedilmiş olması, onlar tarafından “Kongre” diye resmi olarak belirtilen ve Milli Hükümetimize karşı bir muhalefet oluşturulmasına ve düşmanlık yaratılmasına neden olmuştur. Bölge Kürtlerinin meşhur olan öteki faaliyetleri karşısında, kurulumuz bu olayı gelişigüzel bir eşkıyalık gibi gören, Sivas Valisi Cemal Bey’in görüşlerine katılmamış, özellikle Genelkurmay Başkanı Paşa Hazretleri’nin takdirleri ile pek önemli bir ayaklanmanın başlangıcı ve tümüyle ülkemize kast eden dış düşmanların teşvik ve telkinleriyle olduğunu kabul ve telakki etmiştir! Bu Raporda da görüldüğü gibi, egemenler Kürtleri hep dış düşmanların etkisinde kalmakla suçlamışlar, ne zaman Kürtler hak arama yoluna gitmişlerse bu ithamla karşı karşıya kalmışlardır. Yani bunlara göre Kürtler ne yapmışsa kendi aklıyla yapmamış dış düşmanın teşvikiyle yapmışlar.

16 Aralık 1921 günü 145. Birleşim 2. Oturum kapalı yapılır. Oturum başkanı, Musa Kazım Efendi’dir. Mustafa Kemal Paşa (Ankara) söz alır ve şunları söyler: “Nurettin Paşa’ya dair verilen dilekçeler işlem görmüş, yargılanması kararlaştırılmıştır. İşine de son verilmiş, “bera-yi muhakeme merkezine” (aklama-temyiz) gönderilmiştir. Nurettin Paşa, Meclis’in verdiği karara uyacağını açıklamıştır. Ancak kararın nedeninin açıklanmasını, pek anlayamadığını bildirmektedir. Hakkında verilen rapora göre karar verilmiştir. Bu rapor, Samsun ve Pontus olaylarını konu almıştır. Bunları inceledim, kanaatime göre karar biraz ağır olmuştur!”(…)     Mustafa Kemal Paşa’nın mecliste yaptığı iki konuşmasından da anlaşıldığı üzere (Sakallı) Nurettin Paşa’yı savunmakta ve Nurettin Paşa’nın yargılanmasını ve cezalandırılmasını içine sindirememektedir ve verilen cezanın ağır olduğunu söylemektedir!

145.Birleşim’in 2’ci oturumunda Emin Bey (Erzincan) söz alır ve şunları söyler:  “Nurettin Paşa’nın yargılanması benim önergem üzerine olmuştur. Merkez Ordusu Komutanlığı’ndan uzaklaştırılmıştır. Şimdi, Meclis’te yargılanma aşamasındadır. Başkomutanlık makamına soruyorum. (M. Kemal’e soruyor) Bu karar ağır mıdır? Bize açıklansın. Eğer ağırsa uygun görülecek karara uyacağız.(…)

17 Ocak 1922 günkü meclisin 146 birleşim 2’ci Oturumunda Mustafa Kemal Paşa söz alır ve şunları söyler: “Nurettin Paşa’ya ilişkin “taht-ı muhakeme”ye alınma kararı verilmiştir. Evrakı inceleme kuruluna göndereceğim, yeteri kadar incelensin”(…) Aynı oturumda İçişleri Bakanı Fethi Bey’de söz alıyor ve şunları söylüyor: “Samsun’da 56 kişinin kent dışına çıkması yasaklanmış ve özgürlükleri ellerinden alınmıştır. Yapılan bu uygulama keyfidir. Bu keyfilikten ve yasa dışı tutumdan vazgeçmesini istedim. Bu alanda oldukça kararlı, bu nedenle sorun meclis’in gündemine alındı. Bu hareketin görüşülmesi sonucunda görevden alınmasıyla birlikte “taht-ı muhakeme”ye alınmasına karar verilmiştir.

Çünkü Nurettin Paşa Karadeniz Bölgesi’nde Rum ve Ermeniler’e de zulüm yapmış, kadın ve çocuklara zarar vermiştir.”(…) “Bunun üzerine 56 kişilik bir şikâyet dilekçesi bakanlığımıza gönderilmiştir. Nurettin Paşa ise bu şikâyetçi kişilerin kentten çıkışını yasaklamıştır. Ben bunları yapmamasını istedim, o davranışını kararlılıkla sürdürdü. Bu durum yasa dışı bir davranıştır. Suçtur! Benim onu bu tutumundan ötürü engellemem ise yetkimdir. Samsun mutasarrıfı Faik Bey, Nurettin Paşa’nın bu tutumuna uymamış ve önlemeye çalışmıştır. O nedenle Nurettin Paşa onu Rum yanlılığıyla suçlamış, abartılı ifadelerde bulunmuştur, bunlar doğru değildir.”(…) Sakallı Nurettin Koçgiri’de yaptığı zulüm mecliste oldukça şiddetli tartışmalara konu olmakla birlikte, tümüyle gözden çıkarılmamış, ordu komutanlığı görevinden alınmasıyla yetinilmiş.

Sakallı Nurettin Paşa ve Mustafa Kemal Paşa yan yanalar!

Mustafa Kemal Paşa’nın Söylev’inde (Nutuk) anlattığı sahiplenme olayı şöyledir: “Nurettin Paşa, merkez bölgesinde bir yıla yakın bu görevi yaptı; ama ‘yetkisi dışında kimi yurttaşların haklarına el uzatıyor’ diye milletvekillerinin yakınmaları ve İçişleri Bakanlığı’na soru yöneltmeleri, Bakanlığın da yakınmaları yerinde görmesi üzerine, Meclis’in isteğiyle Kasım 1921 başlarında görevden el çektirildi. Meclis, Nurettin Paşa’nın yargılanmasına da karar verdi. Bu iş benimle Bakanlar Kurulu arasında bir sorun çıkmasına da yol açtı. Ben, Nurettin Paşa’ya uygulanmak istenen işlemi kabul etmedim. Fevzi Paşa Hazretleri de benim görüşüme katıldı. İkimizle, Bakanlar Kurulu arasında çıkan anlaşmazlık Meclisçe bir çözüme bağlandı. Meclis’te Nurettin Paşa’yı savundum, kendisini ağır bir işleme uğramaktan kurtardım.”(…)

Sonuç: Koçgiri katliamıyla ilgili mecliste yapılan konuşmalara bakıldığında; Sakallı Nurettin ve Topal Osman çetelerinin Karadeniz’de ve Koçgiri’de yaptığı kıyım-gasp ve işlediği insanlık suçları için cezalandırılması isteniyor. Vekillerin bu istemlerine karşı, Mustafa Kemal Paşa kararlı bir şekilde karşı tavır sergileyerek Sakallı Nurettin’i savunuyor ve de koruyor. Bütün bunlarla da yetinmiyor yaklaşık sekiz ay sonra (1922) Sakallı Nurettin’i Birinci Ordu Komutanlığı’na getiriyor! Egemenlerin karakteristik özelliklerinden biri de kendilerine tabi olan ‘cellâtları’ koruyup kollamalarıdır. Buna işleri bitene kadar himaye etmekte diyebiliriz! Evet, tarih nice zalimler gördü hepsi gelip geçtiler, sadece ve sadece zalimlikleriyle anıldılar, zalimleri kınıyor ve lanetliyorum.  Aşk İle.

 

 Dip Notlar (Kaynaklar)

1- TBMM Gizli Celse Zabıtları, C: II, S. 248–251 arası. Türkiye İş Bankası Yay, Ankara 1985. “Koçgiri İsyanı”, Aydınlık Gazetesi, 8–9 Aralık, 1993, Dizi no:3–4.  11 Aralık 1993, Dizi no: 6; Belge no: 10–11. ve 17 Aralık 1993,  Dizi no:3–4.  Dizi no:12; Belge no: 32.

2- Baki Öz Belgelerle Koçgiri Olayı, Can Yay. Birinci Basım, 1999, s. 308–312 arası, özet. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C: II, S. 248–253 arası.

3 – TBMM Gizli Celse Zabıtları C:II, s. 253–270 arası. Türkiye İş Bankası Yay, Ankara 1985. “Koçgiri İsyanı”, Aydınlık Gazetesi, 8–9 Aralık, 1993, Dizi no:3–4.  11 Aralık 1993, Dizi no: 6; Belge no: 10–11. ve 17 Aralık 1993,  Dizi no:3–4.  Dizi no:12; Belge no: 32.

4- Rozerin Doğan, “Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nden Gizlenen Belgelerle Koçgiri İsyanı”, Aydınlık Gazetesi, 6–18 Aralık 1993. Dizi no: 7.

5- Baki Öz Belgelerle Koçgiri Olayı, Can Yay. Birinci Basım, 1999, s. 238–239. BMM Gizli Celse Zabıtları, C: II, S. 625–630 arası. Sadi Borak, Gizli Oturumlarda Atatürk’ün konuşmaları, Çağdaş Yay. İst. 1997. S. 308–310–315.

6- TBMM Gizli Celse Zabıtları, Ankara, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Cilt 3, sayfa 721. Türk Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi (T.İ.H.) cilt 4, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, Ankara, 1962, sayfa 2708.

7- Baki Öz Belgelerle Koçgiri Olayı, Can Yay. Birinci Basım, 1999, s. 238–239. BMM Gizli Celse Zabıtları, C: II, S. 625–630 arası. Sadi Borak, Gizli Oturumlarda Atatürk’ün konuşmaları, Çağdaş Yay. İst. 1997. S. 308–310–315.

8- Faik Bulut, ”Dersim Raporları”, Evrensel Basım Yay, sayfa 114, 115.

9- Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu,  Nutuk (Söylev), Cilt. II, 30. Baskı, İstanbul 1997, s.306.

10- Cafer Solgun, Dersim… Dersim… Timaş Yay, 2010, s. 140.

11- Mehmet KABADAYI, Osmanlı Ve Cumhuriyet Dönemi Kitle Katliamları, Vesta Yay, 2015.

EN SON EKLENENLER