Esat Hocayı Uğurlamak

Hayatın döngüsü gereği insanlar doğar ve ölür… Diyalektiğin gerçekliğidir bu, insanlar doğar, yaşar ve ölür. 77 yaşın bilgeliğinde bir araştırmacı yazar, felsefeci, hayatını düşündüğü gibi yaşayan bir Alevi yol ustasını, bir canı dahayitirmenin derin üzüntusü içindeyiz. Yaşayan, gören, araştıran, insanlığa sunan bir ustaydı Esat Korkmaz. Aleviliğin felsefe hamalıydı, yükünü çekerken daha usta değilim diyecek kadar mütevazi bir yol işçisiydi. Biz ustayı tırnaklarının arasında ki topraktan, avuçlarındaki nasırdan, gözünün altında ki hareden tanırız.

Esat Korkmaz’ın bütün bedenini sinsice yiyip bitirse de, o tok, davudi sesine, aydınlık beynine hükmü geçmiyordu kanserin. Hayatın duvarlarına çarpıp ellerimize aklının aydınlığı ile sayısız kitabından birini daha düşürüyordu 77 yaşın bilgeliğiyle…

Dini sevgi kıblesi insan olan Esat hocamız yakasız gömleğini giydi ve bedenen aramızdan ayrıldı. Anadolu’nun bilgesi Alevi kadınları kardı helvasını. Sadegül ununu yağını koydu, Nargül karıştırdı, Gülbin’in terini sildi Cevriye, Dilber hadi kızlar kızancalar hızlanın dedi anaç sesiyle… Alevilik, bir eylem kültürüdür, sonuca kısır konuşmalar toplamını değil; eylemini- deneyimini döngü felsefesine bağlar ve bağlar bağlamaz hava, su, toprak ve ateşin bilincini sırtlar, geçmişe ve geleceğe yolculuğa çıkar.

Eserleri

İçkin Felsefe ve Alevilik, Siyah ve Sanat, Kafa Tutan Günler, 68 ve 78 Güncesi Yerüstü, Dört Kapı Kırk Makam, Karanlıktan Aydınlığa Ozan Şahturna, Kızılbaş Aydınlanma, Katharlar, Sezgi, Üçüncü Tür Bilgi, Organsız İnsan , Kedi Bakışı, Alevilikte Devriye Tasarımı ve Zamanda Yolculuk, Aşk Yanık Kokar, Özgürlüğü Özgürleştirmek, Hiçlik ve Kuantum, Şamanizm, Esrik Yolculuk, Ezidiler, Hiçlik Defteri 1, Hiçlik Defteri 2, Hiçlik Defteri 3, Hiçlik Defteri 4,Hiçlik Defteri 5, Hiçlik Defteri 6, Hiçlik Defteri 7, Hiçlik Defteri 8, Hiçlik Defteri 9, Anadolu Aleviliği , Eski Türk İnançları ve Şamanizm Terimleri Sözlüğü, Zerdüştlük Terimleri Sözlüğü, Alevilik ve Bektaşilik Terimleri Sözlüğü, Şeytan Tasarımı Terimleri Sözlüğü, Şeyh Bedreddin ve Varidat, Yorumlu İmam Caferî Buyruğu, Simgeler Sözlüğü, Kızılbaşlıkta Üç Firar Üç Terk, Yeni Kudüs, Kitap Yol Rehberi, Kızılbaş Ütopya, Bütün Yönleriyle Alevilik, Etimolojik Kızılbaşlık Sözlüğü, Enel Hak, İnsan Tanrı.

Alevi Bektaşi atölyelerinin kuruculuğunu yaptı. Aleviliğin peygamberli bir din değil mürşitli (öğretmen) bir gelenek, bir felsefe olduğunu kaynaklarıyla gösterip, yıllarını gelecek nesile bu kültür ve felsefeyi doğru anlamaları için yol göstermeye adamıştı.

Dört Kapı Kırk Makam kitabının künyesi

Dört Kapı Kırk Makam, “aşka âşık olan âşığın“ aşk yolunu anlatır: “Aşk yolu“, bir “eğitim yolu“dur ve Aleviler-Bektaşiler bu eğitim yolunun “yolcuları“dır. “Aşk“, işte bu yolculukta yolcularca “yutulan“ zamanın “çocuğudur.“ Bu bağlamda Alevilik-Bektaşilik, din değil bir “aşk“tır: O zaman soralım aşk nedir, diye. Aşk, Aleviliğin-Bektaşiliğin “anayasası“ olarak algılayabileceğimiz “varoluş çevrimi“nin gerçekleşme, bu çevrimi “bilgiye dönüştüren“ Dört Kapı Kırk Makam eğitim programının gerçekleştirilme “nedeni“dir: Nedenler “gizlenmeyi sever“; aşk her şeyin varlığa gelme ya dabir şeyi “nesnelleştirme“ nedeni olduğuna göre o da gizlenmeyi sever, yani “sır“dır.

Aşkın hallerini deneyim konusu yaptığımızda “hazır“ olarak verilenin ya da “belletilenin“ dışında kesinlikle “kendimize rastlayacağız“. Önce “yabancı“ geleceğiz, kendimiz kendimize. Biliyorsunuz hakikat, “hayretten“ ibarettir; hayret kendini hissettirecek, tıpkı bir kedi gördüğünde “miyav miyav“ diye haykıran bir çocuk gibi “bağırmak“ gelecek içimizden; yaşını-başını almış insanlarız, doğal olarak utanacağız. “Demek ki“ diyeceğiz, “ya çocuk olacağız ya da çocuktaki coşkuyu yaratacak denli âşık“.

Âşık olmak “bilinci yoklamak“ anlamına gelir: Bilinci yoklamayan âşıklık “kolay“ı anlatır. Biz biliyoruz ki “kolay güzel değildir“; her zaman “zor güzeldir“ demek de doğru olmayabilir; “güzel“ ayrımına varamadığımız herhangi bir yerde ya da yanı başımızdadır, sakındığımız yerdedir, suçladığımız mekândadır, günahkâr kabul ettiğimiz şeyin içindedir. Öyleyse: Her insanın yaşamı “somut“ olarak algılanmalı ve her insanın yaşamından “aşk devşirilmelidir“. Demek ki insan “âşık olmak için yaşar“ ya da “yaşamak için âşık olur“.

İnsan kendisinin ve doğanın “dâhisi olmak“ istiyorsa “âşık olmak“ durumundadır. Kişi kendisinin “dâhisi“ olursa kendi “denetiminin“, doğanın “dâhisi“ olursa doğanın “denetiminin“ dışına çıkar. Bu “tehlikeli bir serüvendir“; ama böylesi bir serüvenin kahramanı olmak isteriz.

Dört Kapı Kırk Makam sürecinde aşk, “bilme“yle elde edilen bir eğilimdir ve kişiyi aşağıdan, daha cahil durumdan yukarıya, daha bilgili duruma yükselten “içsel eğilim“dir. Böylesi bir tasarımda aşk, bir “insanlaşma ortamı“dır; orada insan kendini bulur, keşfeder. Başkasına -bu başkası Tanrı’dır- ulaşmanın yollarını arar bulur. Aşk, insan olabilmek için gerçek bir “kaçınılmazlıktır“; kendini ve dünyayı yeniden kurmaya çalışan insan için zorunlu bir etkinliktir. Ruh ve beden bütünlüğünden daha geniş ve çerçeveli olarak algılanan tanrısal bütünlüğe ulaşmaktır. Aşk, gerçek bireyden
“dünyaya açıldığımız“ yerdir: Bu anlamda “eşiktir“.

Saklımız gizlimiz yok, Ürettiğin bize emanetir. Şeyh Bedrettin’lerin yolundan gittin. Doğan ve doğuran hakkı için, suyun ve toprağın duru olsun. Ölen tendir canlar ölesi değil…
Aşk ile…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri