Asimilasyon Ve Alevi Kurumları – 02

“İnsanların gerçekten ne düşündüklerini öğrenmek için, söylediklerinden çok yaptıklarına dikkat edin!” Rene DESCARTES.

Önceki yazımda asimilasyon tanımını yaptıktan sonra “içimizdeki bizler” kavramını da kullandım. Bu kavramı bilinçli bir şekilde kullanarak iç asimilasyona dikkat çekmek istedim. Konusu asimilasyon olan bir yazıda “içimizdeki bizler” kavramı gayet açık ve nettir. Daha önce yazdığım yazılar içindeki ekler ve kaynaklar bölümüne dikkatli bakıp okuduğunuzda “içimizdeki bizlerin” kim ya da kimler olduğunu çok rahat bir şekilde görürsünüz. Naçizane alanda yaptığım çalışmalar neticesinde yaptığım gözlemlemelere dayalı olarak söyleyebilirim ki; asimilasyoncular her tarafı kuşatmış durumdalar. “Isparta vakası” da dâhil son yıllarda, son aylarda ve günlerde yaşananlardan görüldüğü üzere Alevi kurumlarının %90’nında ve siyaset alanın hemen hemen tüm yelpazesinde de varlar.

Osmanlı’nın çeşitli (15. ve 16. Yüzyıl) dönemlerinde Alevilerin, Müslüman olmadıklarına ve Kur’an Ayetlerine uymadıklarına dair verilmiş birçok Fetva’nın ve Ferman’ın varlığı bilinmektedir. Müslüman olan biri elbette Kur’an Ayetine uyar! Bunun tersini söylemek ve iddia etmek mümkün müdür ve de akıl alacak bir durum mudur? Aleviler hakkında verilmiş Fetva ve Ferman’lardan ve Aleviliğin Kadın ANA eksenli bir inanç (öğreti) olmasından,  kendi inanç, ritüel, değer, felsefe ve de kavramlarından görürüz ki, Alevilerin; tevhit dini olan Müslüman’lıkla ve diğer tek Tanrılı Semavi dinlerle uzaktan-yakından hiç bir bağı yok! Bütün bunlara rağmen Kimi Alevi önderleri ve temsilcileri biz “öz Müslüman”ız ve “İslam’ın özüyüz” diyerek kendilerini Müslüman göstermeye çalışıyorlar. İslam’ın özüyüz söylemi Alevi inancının (öğretisinin) temel felsefesiyle (ikrar-rıza hukuku vb.) asla uyuşmamaktadır. Yaşamın hangi alanından bakarsanız bakın, bu gerçekliği açık ve net olarak görürsünüz!

ASİMİLASYON VE “İÇİMİZDEKİ BİZLER”

Bilindiği üzere asimilasyon, öyle sıradan dillendirilen ve devlet politikası haline getirilen bir kavram değildir. Asimilasyon, devletin farklı kökenden gelen azınlıkların, etnik ve inanç gruplarının bütün kültür birikimlerini yani dilini-dinini-inancını, gelenek-göreneklerini ve kimliklerini kendi baskın yapısı içinde eritip değiştirmek suretiyle benliklerini ve kişiliklerini yok etmektir. Bu anlamıyla asimilasyon bir toplumu bir halkı dönüştürme ve başkalaştırma faaliyetidir ve insanın yüreğine vurulmuş en büyük darbedir. Asimilasyon kadınlar ve çocuklar üzerinden (zorunlu din dersleri) hayata geçirildiğinde, toplumsal etkileri çok ama çok acı sonuçlar doğurmaktadır. Bir toplumun, bir halkın kendi bütünsel varlıklarını (dilini-dinini-inancını) planlı-programlı bir şekilde zorla baskı altına alıp değiştirip ve dönüştürmek bir insanlık suçudur!

Alevi asimilasyonu dendiğinde, hiç kuşku yok ki; Müslüman’lığa (Sünni-Hanefi ve Şia) doğru asimile edildiği anlaşılmalıdır. Bu işin esas temelinde yatan gerçekliğe dikkat çekmek gerekir ise Aleviliğin ve Alevilerin asimilasyonu bir kesim tarafından yani tek elden ve de tek bir yöntemle yapılmıyor! 100 yıldır devlet politikası haline dönüştürülen ve devletin sistemli bir şekilde çabasıyla yürütülen bir asimilasyon var. Diyanet’in gayretiyle yapılan bir asimilasyon var. Kimi Alevi kurumları içerisine sızmış, farklı kurumlarda köşe başlarını tutan kendi özünü (yol’unu-ikrarını) inkâr eden çıkarcılar eliyle yapılan bir asimilasyon var. İslam’ın “özüyüz” diyerek Alevileri Cami cemaati gibi Cemevi cemaatine çevirip, Cemevinde kuran kursu açan ve Cemlerde kadın canların başlarını örtüp, “haremli-selamlık” uygulaması yapan sözde Dedeler tarafından yapılan bir asimilasyon var. İşte bu iç ve dış asimilasyonla, Aleviliğin ikrar ve rıza hukuku olmak üzere tüm değerlerinin içi boşaltılarak değiştirilip, dönüştürülüyor. Bütün bunlar Aleviliği tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük bir kırılmaya götürüyor!

 “SORGULAMAYAN CAHİL, SORGULATMAYAN CANİDİR!”

İktidarı ele geçiren ve onu ekonomik, siyasi ve diğer güç merkezleri ile birlikte kullanmaya çalışanlar yozlaşır, değerlerinden uzaklaşıp başkalaşarak kendini kaybederler. Bütün bunların sonucunda asimile olmaları da kaçınılmaz olur. Bu sosyolojiye dair birkaç örnek vermek gerekir ise son yıllarda Alevi değerleri, kavram ve kuralları içinde olmayan “Bayram Cemi” ve “bayram namazı” uygulamaları yapılmaya başlandı. Ve de “Alevi iftar şovu” geleneği başlatıldı. Kimi Cemevlerinde o İlin Valisine, Belediye Başkanına, Jandarma Komutanına, Emniyet Müdürüne ve Müftüsüne “iftar sofraları” kuruldu. Kimi Cemevlerinde kuran kursları organize ediliyor, mevlit okutuluyor. Bütün bunlar olur iken, müdahil olması gerekenler sessiz kalıyor, susuyor, göz yumuyor yani görmezden geliyor. Oysaki yol’a ikrar veren her talibin bütün bu yapılanlar karşısında sesiz kalmaya ve görmezden gelemeye hakkı yoktur.

Unutulmamalıdır ki, sessiz kalmak, susmak, göz yummak ve tepki göstermemek bütün bu yaşananları onaylamaktır ve en basit anlatımıyla “asimilasyon suçuna ortak olmak” demektir. Dışarıdan ve içeriden gerçekleştirilen Asimilasyon çalışmalarının hız kazandığı bir süreçte Alevilerin kendini koruyabilmesi ve yaşatabilmesi ancak ve ancak ikrarına sahip çıkıp, takiye yapmadan kendi öz değerlerine tutunmasıyla mümkündür. Aşk ile.

EKLER

 

İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU’nun Tunceli Cemevi ziyaretinden görüntüler. SOYLU bu ziyaretinde “Alevi Dedeleriyle” görüşmüştü. Devlet, Alevi asimilasyonu için her dönem başka, başka yöntemler denedi. Günümüz iktidarı da “Alevi Açılımı” adı altında bulduğu bu yöntemle dönüştürme ve başkalaştırma çalışmalarını sürdürüyor. Herkesin de bildiği gibi iktidar bu çalışmaları tek başına yapmıyor. İktidar bu çalışmaları “içimizdeki bizlerle” yapıyor. Alevilik ve Aleviler dün olduğu gibi bugünde hem içten hem de dıştan derin bir asimilasyon kuşatması altında!
Pirha’nın verdiği habere göre, İçişleri Bakan Süleyman SOYLU’nun danışmanı olduğu belirtilen Dr. Ali Arif ÖZZEYBEK, Karacaahmet Sultan Dergahı’na giderek, Dergaha bağlı olan Tuzla Şifa Cemevi, Yenidoğan Cemevi, Seyrantepe Cemevi ve Gürpınar Cemevi ile Adalar Cemevi, Ihlamurkuyu Cemevi ve Sarıgazi Cemevi yöneticileriyle görüşmüş. Bu görüşmeye Karacaahmet Sultan Dergâh Başkanı Muharrem Ercan Dede’de katılmış. Kimi Alevi kurum yöneticilerinin ve Dedelerinin tavrından kaynaklı olarak, günümüzde asimilasyon Alevi toplumu için en büyük tehdit ve tehlike haline geldi.

KAYNAKLAR:

1-https://www.welgmedya.com/corum-da-muftu-vali-yardimcisi-ve-de-akp-li-corum-belediye-baskanindan-katilimiyla-oruc-acildi-video/17351/

2-https://dersimgazetesi.net/alevilerle-evlenilmez-demek-bir-nefret-sucu-degil-dinin-geregidir/?

3-https://www.pirha.net/kartal-cemevi-vakfinda-yine-kuran-kursu-mufredati-da-dede-hazirlamis-295961.html/10/11/2021

4-https://www.pirha.net/bize-kim-yardim-edecekse-ona-kucak-acmak-mecburiyetindeyiz-294674.html/01/11/2021/

5-https://www.pirha.net/icisleri-bakani-soylunun-danismani-bugun-karacaahmet-dergahindaydi-290995.html/06/10/2021/

6-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/devlet-cemevleri-ve-belediyeler/

7- https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/alevi-kurumlari-ve-cemevleri/

8-https://alevinet12.com/yazarlar/mehmet-kabadayi/asimilasyon-ve-alevi-kurumlari-01/

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri